CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV’de "İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah" Canlı Yayınına Katıldı

03.10.2022

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV'de "İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah" canlı yayınında gündeme ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

İsmail Küçükkaya- Günaydın Türkiye’m hoş geldiniz. 3 Ekim 2022 Pazartesi sabahında Halk TV ekranlarında İsmail Küçükkaya’yla yeni bir sabah ve yeni bir dönem başlıyor. Hoş geldiniz. Dün çalıştık Halk TV Ankara bürosunda; liderlerle konuştuk, kurmaylarıyla konuştuk, Ankara’dan bilgiler aldık, haberler, kulisler derleyip toparladık. Dün altı partinin lideri bir aradaydı Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde, neler konuştular? Ve şimdi Halk TV’de demokrasi meydanında CHP lideri Kılıçdaroğlu ekranlarımıza gelecek, canlı yayında sorular soracağız. Bugünkü manşetimiz ‘Türkiye kazansın’ diyoruz. Siz bugünün özetini izlerken ben de huzurlarınıza ana muhalefet partisi liderini getireceğim.

3 Ekim 2022 Pazartesi sabahında Halk TV ekranlarında demokrasi meydanında İsmail Küçükkaya’nın sorularını, sizlerin de sorularını yanıtlayacak ana muhalefet partisi lideri ve altı partinin bir arada olduğu toplantının ertesinde. Sayın Kılıçdaroğlu hoş geldiniz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Teşekkür ederim, siz de hoş geldiniz İsmail Bey.

İsmail Küçükkaya- Nasılsınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Gayet iyiyim sağ olun, teşekkür ederim.

İsmail Küçükkaya- Dün yoğun bir gündü, ev sahipliği yaptınız.

Kemal Kılıçdaroğlu- Yoğun bir gündü. Tabi ev sahipliği yapmak kolay değil. Liderleri ağırlamak, belli temel konuları görüşmek, görüş birliğini sağlamak, bir metni hazırlamak, metnin altı lider tarafından görülmesini sağlamak sonra hep beraber imzalamak, bunu kamuoyuyla paylaşmak ve bir sonraki toplantıyla ilgili kararlar almak güzel bir şey tabi. Bunların tamamını yaptık.

İsmail Küçükkaya- Yoruldunuz mu efendim?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bize yorulmak yasak efendim.

İsmail Küçükkaya- Yasak mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yasak evet.

İsmail Küçükkaya- Şimdi aslında çok zor bir iş. Şöyle zor, bir keresinde Temel Bey’i ağırlamıştım Temel Karamollaoğlu’nu. Yayın bitti, çıkarken dedi ki, bir özel anekdot anlattı onu burada söylemeyeyim sizinle ilgili. Dedi ki İsmail Bey, buyurun dedim Temel Bey. Bu Kemal Bey’in yaptığını dedi her babayiğit yapamaz dedi. Niye öyle diyorsunuz dedim. Ya işte baksana dedi anlattı. İşte altı partinin liderini bir arada tutmak. Bu aslında bizim siyasal hayatımızda görmediğimiz bir şey. Hani iki partili koalisyonlar olur ama. Ne oluyor efendim bunu bir anlatır mısınız, bu ne demek?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi İsmail Bey, bizi bir araya getiren aslında bizim kendi özel taleplerimiz değil. Türkiye'nin içinde bulunduğu durum ve bu durumdan rahatsız olan altı lider bir araya geldik. Türkiye bu kadar ağır bir yükü çekemez. İçerde, dışarıda hangi alana bakarsanız sorunsuz hiçbir alan yok. Öyle ki, sokaktaki vatandaş artık nasıl geçineceğini düşünüyor. Ahlaki temellerimizde müthiş bir bozulma var. Boşanmalar gırla, artıyor. İnsanlar perişan. Üreten insan alın terinin karşılığını alamıyor. Faiz girdabında mahvolan esnafımızı, çiftçimizi düşünün. Bütün bunları üst üste koyduğunuz zaman altta yani taban dediğimiz halkta büyük bir yoksulluğu ve bu yoksulluğun giderek derinleştiğini görüyoruz. Yukarıda ise 3 yerden, 4 yerden, 5 yerden, 7 yerden aylık alanlar, faiz geliri elde edenler, köşeyi dönenler, oligarklar, uyuşturucu baronları var. İki; ikili bir yapı arasında orta sınıf artık giderek yok olmaya başladı. Şimdi bunu ben de görüyorum, Temel Bey de görüyor, Meral Hanım da görüyor, Gültekin Bey de görüyor, Sayın Davutoğlu, Sayın Babacan da görüyor. Dolayısıyla bizim bunu çözmemiz lazım. Nasıl çözeceğiz? Çözmenin yolu bir araya gelmek, oturup konuşmak, ortak plan, ortak program hazırlamak.

Artı biz artık öyle bir noktaya geldik ki İsmail Bey, devlette ciddi bir çürüme var. Yani bürokrasi bürokrasi değil, bakanlar eski bakan değil, Meclis eski Meclis değil. İradesi ipotek altına alınan bir TBMM var. “Gazi Meclis” diyoruz, gaziliğini elinden aldılar, öyle bir tabloyla karşı karşıya kaldık.

Öyle bir acı tablo var ki İsmail Bey, anayasaya göre milletvekili soru önergesi verir, ilgili bakan 15 gün içinde cevaplandırır. Bu kadar açık, bu kadar net. 15 gün değil, 15 ay değil, yıllardır soru önergelerine verilmeyen cevap var. Bu ne demektir? Milletin seçtiği milletvekiline ben güvenmiyorum ve ciddiye de almıyorum, dikkate almıyorum diyor. Düşünebiliyor musunuz, bozulmanın geldiği noktayı görebiliyor musunuz?

Yargı… Yargıda felaket bir tablo var. Anayasa Mahkemesi kararını uygulamam diyor en alttaki adam. Suç işliyor. Anayasaya aykırı, suç işliyor, alıyorsunuz bunu daha üst makama atıyorsunuz.

Bakın, 6 liderin yüklendiği sorumluluk sıradan bir sorumluluk değildir. Bizim siyaset tarihimizde bir ilktir. Ve biz 6 lider ülke yeniden inşa edilecek, devletteki çürüme durdurulacak, devlette liyakat sağlanacak, herkes kendi görevini yapacak. Biz büyük bir fedakarlıkla aslında bir aradayız. Oturuyoruz, konuşuyoruz en ince ayrıntılarına kadar. Artı tabi biz konuşuyoruz ama bizim altımızda Genel Başkan Yardımcıları var, teknik personel var, akademik dünyadan katkı verenler var, emekli bürokratlar var. Her bir alanı alıp irdeliyoruz. Bir kısmımız parlamentoda çalışıyor, bir kısmımız parlamento dışında çalışıyor, ekipler bir araya geliyor, sorunları masaya yatırıyorlar, liderlerin önüne görüş birliği sağlanan metinler geliyor. Bu kadar ince eleyip sık dokuyoruz.

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim sorunlar büyük. Fakat tabi çözüm önerilerinin de böyle kapsayıcı da olması gerekir. Hani Temel Bey dedi aktardım ya size, Meral Hanım da bir akşam yemeğinde dedi ki; bunları konuşuyorduk, meşhur kahkahasını attı, eleştirmek için söylemiyorum ama dedi inanın dedi CHP’yi yönetmek aslında Türkiye Cumhuriyetini yönetmekten daha da zor bir bakıma dedi. 

Kemal Kılıçdaroğlu- Doğrudur.

İsmail Küçükkaya- Doğru mudur?

Kemal Kılıçdaroğlu- Doğrudur. CHP'de tabi düşünce özgürlüğü var. Düşünce özgürlüğü, her insanın her istediğini söylemesi anlamına gelmiyor. Elbette ki düşüncelere saygılıyız. Geçmişte hep şu söylenirdi 'CHP'de her kafadan bir ses çıkıyor' diye. Şimdi bu artık bitti. Yani sonuçta her birimiz oturuyoruz, konuşuyoruz, daha sık toplantılar yapıyoruz. Bakın, mutlaka Parti Meclisi toplantılarını, mutlaka milletvekilleri toplantılarını, belediye başkanlarının toplantılarını, 11 büyükşehir belediye başkanının toplantılarını belli aralıklarla yapıyoruz. Bakın Meclis tatile girdi, biz tatile girmedik. Türkiye bu haldeyken bizim tatil yapacak halimiz yok, her birimiz çalıştık. Salı toplantılarını her bir ilde yeniden yapmaya başladık ve devam ediyoruz. Şimdi parlamento açıldı bundan sonra parlamentoda yapacağız.

İsmail Küçükkaya- Peki bu Altılı Masada’ki liderler bir araya ayda bir geliyorlar. Bu devam edecek mi yine?

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu biraz daha sık yapma yönünde dün akşam karar aldık. Daha sık yapacağız.

İsmail Küçükkaya- Nasıl mesela? 15 günde bir, haftada bir?

Kemal Kılıçdaroğlu- Gerekirse 15 günde bir, 20 günde bir gerçekleştireceğiz bunu. Bu konuda bir görüş birliği oluştu. İkinci ev sahipliğini yine programa uygun olarak CHP’den sonra DEVA yapacak. Onlar bir gün belirleyecekler, o gün tabi liderlerin uygun olduğu bir takvime de denk getirmek gerekiyor, çünkü iki partinin kurultayları var, kongreleri var. O çerçevede yapılacak yine bir araya geleceğiz. Ama altı liderin bir araya gelmesi şu anlama gelmesin; yani her şey duruyor liderler gelecek bir araya. Hayır. Dün aldığımız kararlar var, o kararlar konusunda hangi Genel Başkan Yardımcılarını görevlendirdiklerimiz de yazıldı. O Genel Başkan Yardımcıları örneğin bugünden itibaren bir araya gelecek, çalışacaklar.

İsmail Küçükkaya- Ama şunu öğreniyoruz. Dünkü toplantıdan sonra siz bir karar aldınız ve Liderler Zirvesini bundan böyle daha sık yapacaksınız, 15 günde bir gibi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Daha sık toplayacağız evet. Çünkü seçime de az kaldı. Dolayısıyla topluma daha vereceğimiz hedefler var, yapacağımız çalışmalar var, bu çalışmaların topluma aktarılması lazım.

İsmail Küçükkaya- Seçim ne zaman efendim?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bakın şimdi, dün iki önemli karar aldık. Bir; Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçişin yol haritası; yani biz nasıl yöneteceğiz, bu konuda ön çalışmalar, taslaklar çıktı ortaya ve bununla ilgili çalışmalar devam edecek, genişleteceğiz bunu. Var olan tereddütler varsa tereddütleri gidereceğiz. İkincisi ülkemizin temel politika alanları. Örneğin tarımda, örneğin eğitimde, örneğin bilim teknikte, örneğin adalette, yargıda ne yapacağız? Bu konularda da bir çalışma yapılıyor, ön çalışmalar yapıldı. Bu biraz daha uzun vadeli bir çalışma olacak. Bu aynı zamanda bir hükümet programına dönüşmüş olacak. Çünkü biz iktidar olduğumuzda ‘tarımda şunu yapacağız, milli eğitimde şunu yapacağız, bilim teknolojide şunu yapacağız, yargıda, hukukta şunu yapacağız’; bütün bunların tamamını belirleyen bir çalışma yapıyoruz şu anda, onun da düğmesine basıldı. Bu iki çalışmayı büyük bir olasılıkla ilke kararına vardık hani geniş kitlelere beraber altı lider gene bir araya gelerek ilgili arkadaşlar çıkıp kamuoyuna açıklasınlar diye.

Şunu yaptık İsmail Bey bundan bütün vatandaşlarımın emin olmasını isterim. İktidar olduğumuzda hangi gün neyi yapacağımızı, hangi konuda nasıl karar alacağımızı kamuoyuyla paylaşacağız.

İsmail Küçükkaya- Bahseder misiniz efendim? Mesela şunu çok merak ediyorum. Şimdi siz ve dostlarınız iktidara gelirseniz… Bu arada seçim ne zaman efendim?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bilmiyoruz ama büyük bir ihtimalle Mayıs ayı içinde olabilir.

İsmail Küçükkaya- Siz buna evet diyor musunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bizim için fark etmez.

İsmail Küçükkaya- İktidara gelirseniz projeleriniz ne olacak mesela efendim? Bize nasıl Türkiye’yi yöneteceksiniz biraz bahseder misiniz, çok merak ediyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu- İsmail Bey, önce 6 ay içinde toplumun bir rahatlaması lazım, bunu yapacağız. Bu konuda çok güzel düşüncelerimiz var. Bu düşünceleri yazılı hale getiriyoruz ama parti olarak da bizim… Az önce söylediğim temel politikalar altı parti tarafından, lider tarafından belirlenmediği için o alana pek şimdi girmem doğru olmaz. Ama biz kendi açımızdan söyleyeyim, kendi açımızdan ifade edeyim. Mesela çiftçinin faiz borcu var inim inim inliyor zaten, esnafın faiz borcu var biz bu faizleri sileceğiz. İki; örneğin biz Aile Destekleri Sigortasını getirmek istiyoruz. Yani bir toplumda bir anne kendi evladını, karnı doymamış olan evladını yatağa yatıramaz efendim bu çok acı veren bir olaydır. Biz bunu da ortadan kaldıracağız. Ve Allah nasip eder iktidar olduğumuzda göreceksiniz İsmail Bey, bu güzel ülkede hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, her çocuğu anne severek, okşayarak, karnını doyurarak yatağına yatıracak. Hiçbir evde yoksulluk emaresi dahi olmayacak. Yoksul ailelerin yok elektriği kesildi, yok doğalgazı kesildi, yok suyu kesildi; bu ortaçağ anlayışını bitireceğiz, tamamen bitireceğiz. Hiçbir ailenin, yoksul bir ailenin elektriğini, suyunu, doğalgazını kesip onu karanlığa, onu soğuğa mahkum etmeyeceğiz, onu susuzluğa mahkum etmeyeceğiz. Aile Destekleri Sigortasının felsefesi bu.

Bakın İsmail Bey, bu felsefe aslında 1975 yılında kabul edilmiş, parlamento tarafından kabul edilmiş. 75 düşünün, 2022 ama uygulanmıyor. Çünkü yoksulluk istismar ediliyor. Ben sana şunu vereyim, sen bana oy ver diye. Biz öyle bir düzen getireceğiz ki, kime isterse oy versin ama hiç kimse yatağa aç girmesin. Her ailede huzur olsun, her evde bereket olsun. Biz bunu yapacağız. Daha buna benzer çok projemiz var. Örneğin yurt sorunu. Anne baba bakıyor evladı kazandı, üniversiteyi kazandı, bir sevinç, bir neşe arkadan bir tereddüt ya da bir kaygı. Kızım nerede kalacak, evladım nerede kalacak. Bir yıl içerisinde yurt sorununu Türkiye genelinde çözeceğiz, bir yıl.

İsmail Küçükkaya- İşte efendim bakın ben bunu eski kanalımda da, şimdi Halk TV’de de söylüyorum zaman zaman. Geçen hafta Karayalçın gelmişti, ona da söyledim. Yıllar evvel o zaman çalıştığım kurumun patronu böyle bir sosyal sorumluluk görevleri için size yollamıştı ekip arkadaşlarını, ben de oradaydım, Ankara temsilcisiydim. Size ne yapalım diye sordular. Zatıaliniz o tarihte Grup Başkanvekiliydi. Siz de dediniz ki, ‘ne yapın yapın Anadolu’da kız yurtları yapın’ demiştiniz. Bunu çok önemsiyorum, hiç unutmuyorum efendim bunu. Çünkü çocuklarımız bugün yurt sorunuyla karşı karşıya.

Kemal Kılıçdaroğlu- Yurt sorunuyla… Yani bir yılda çözülecek sorunu 20 yılda çözemediler. Bir yılda çözeceğiz. Bir yılda her tarafa yapacağız bunu. Hiç kimse en ufak endişe duymayacak. Bakın bu yurtlar sadece hani bir dört duvar içinde, iki oda, bir oda falan değil yani. Gayet güzel olacak; bir kişilik, üç kişilik odalar, sıcak suyu, soğuk suyu, geniş bant internet erişimi olacak, kütüphanesi olacak, çalışma yerleri olacak, spor yerleri olacak. Yani anne baba çocuğunu yurda gönderirken huzur içinde göndermiş olacak.

İsmail Küçükkaya- Sizin efendim bir de şimdi bu çok konuşuluyordu ya mesela AK Parti hep böyle sizin partinizi işte bunlar iktidara gelirse yardımları keserler diyorlardı ama tabi sizin de talimatınız var. Millet İttifakının belediye başkanları, CHP’li belediye başkanları sosyal yardımları azaltmadılar bilakis artırdılar. Bunu yeni dönem için bir işaret diye görebilir miyiz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi tabi. İsmail Bey, şimdi o kadar çok iftira atarlar ki bize. Geçen Erzurum'a gittiğimde Erzurum’da bir esnaf kardeşim bana dedi ki, dükkana girip tokalaşmak istiyordum. Girdim dükkana tokalaştım 'Bir soru soracağım size. Siz Allah'tan korkuyor musunuz?' dedi. Yani bu soru tabi garip bir soru. 'Elbette dedim yani. Hepimizin bir inancı var, hepimizin bir ahlaki değeri var. Dolayısıyla biz hata yapmamaya, kusur işlememeye, günah işlememeye özen gösteririz’. ‘Bunu niye size sordum biliyor musunuz’ dedi. ‘Bilmiyorum’ dedim. ‘Geçen gün mezarlıkta bir defin işlemi yapıyorduk, gene döndü dolaştı iş siyasete ve CHP'yi suçlamaya başladılar. Bu arada içlerinden birisi dedi ki, CHP ne zaman iktidar oldu? Olmadı. E niye suçluyoruz biz'. Aklıma geldi ve ‘biz boşu boşuna yapıyoruz’ dedi. Şimdi bütün suçları getirip bizim sırtımıza yıkıyorlar. Çünkü kendi kusurlarını başkasına iftira atarak örtmeye çalışıyorlar. Buradan Türkiye’nin çıkması lazım. Türkiye buradan çıkacak ve seçimlerden önce, yerel seçimlerden önce sakın ha CHP’lilere oy vermeyin, efendim Ankara’da Mansur Bey’e, su paralarını efendim teröristler toplayacakmış, efendim yardımlar kesilecek diye. İstanbul gene aynı şekilde; her tarafta bunun propagandasını yaptılar, yardımlar kesilecek. Hiçbir yardım kesilmedi, tam tersine yardımlar arttı ve tam tersine yardımlar çok daha insani koşullarda yapıldı.

Mesela bir örnek vereyim İsmail Bey. Ekrem Bey söz vermişti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız söz vermişti, demişti ki, gelince işte yoksul ailelere süt vereceğim diye. Tabi kazandı kendisi belediye başkanlığını yaptı. Bir gün Erdoğan kalktı bir açıklama yaptı, dedi ki, bunlar süt dağıtacağız sözü vermişlerdi niye bu sözü tutmuyorlar. Oysa aylardır süt dağıtılıyordu. Çünkü biz onların dağıttığı gibi yapmıyorduk, insanın yoksulluğunu afişe etmiyorduk.

Bakın bugün İstanbul’da bir belediyemiz şunu yapıyor. Düşük gelirli ya da yoksul ailelerin evleri çocuklar okula gitmeden önce, o evlere birer beslenme çantası teslim edilir akşamdan. Çocuk o beslenme çantasıyla okula gider. Beslenme çantasının üstünde asla bir partinin rozeti yoktur, asla belediyenin logosu yoktur, asla belediye başkanının adı yoktur. Çünkü o çocuk o çantayı alıp okula gidiyor, arkadaşlarıyla beraber besleniyor. Şimdi bu projeyi yaygınlaştıracağız.

İsmail Küçükkaya- Merkezi iktidara da gelirseniz bu sosyal yardımlar, bu bakış açısı devam edecek mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Aynen devam edecek. Kişinin yoksulluğunu sadece sosyal devlet bilecek. Bakın şöyle yapacağız İsmail Bey… Şimdi aile hekimleri yok mu? Diyelim ki, 67 bin, 70 bin civarında aile hekimi var Türkiye sathına yayılmış. Nerede aile hekimi varsa aile hekiminin bulunduğu yerde Aile Destekleri Sigortasının personeli de olacak yani sosyal hizmet uzmanı da olacak orada. Aynı ailelerin geliri, gideri, nüfus sayısı, evin kirası vs. bunları saptayacak ve o bize düzenli bir rapor yazacak. Diyecek ki, Aile Destekleri Sigortası kurumuna gönderecek bu ailenin geliri şudur, bunun beslenmesi mümkün değil. Oğlu üniversiteyi kazandı burs verilmesi lazım, işte şu kadar da nakdi destek yapılması lazım. Nereye? Kadının banka hesabına. Kadın gidecek; işçi gibi, memur gibi, emekli gibi aylığını alacak, çoluk çocuğunun gıdasını, beslenmesini sağlayacak. Yani onun yoksulluğunu hiç kimse bilmeyecek. Memur nasıl gidip aylığını alıyorsa bu da gidip aylığını alacak.

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim ENAG… Bugün tabi enflasyon rakamları açıklanacak. Biraz sonra size TÜİK’in açıklayacağı rakamları da soracağım ama ENAG bağımsız bir grup biliyorsunuz. ENAG grup tüketici fiyat endeksi Eylül ayında yüzde 5.30 arttı. TÜFE’nin 12 aylık artışı yüzde 186.27, yılın başından itibaren ise yüzde 101. Sizce enflasyon kaç efendim şu anda Türkiye’de?

Kemal Kılıçdaroğlu- Valla ENAG'ın dediği doğru. Yani vatandaş da bunu görüyor zaten, rakamı biliyor. Yani pazara gittiği zaman görüyor. Domates aldığı zaman fiyatı görüyor, sütü aldığı zaman fiyatı görüyor, diğer ürünleri aldığı zaman bu fiyatı görüyor zaten. Doğalgaza zam yapıyorlar, elektriğe zam yapıyorlar, akaryakıta zam yapıyorlar. Bu zamlar doğal olarak yansıyor. Gübreye zam yapıyorlar. Gübreye yapılan zam yüzde 100'leri çok aştı, yüzde 100’lerin üzerinde. Şimdi faiz geliri birilerine veriyorlar. Faiz geliri nedir? O da başka bir zamdır yani. Yüzde 400'ün üzerinde bankalar kâr elde ettiler. Böyle acayip bir tabloyla karşı karşıyayız. Yani İsmail Bey, işin özetini söyleyeyim; bu iktidar, alt gelir gruplarından alıp üst gelir gruplarına para aktarıyor. Bunların görevi bu efendim.

İsmail Küçükkaya- Kur Korumalı’yı böyle mi görüyorsunuz mesela?

Kemal Kılıçdaroğlu- Sadece Kur Korumalı değil bu zamlar da öyle, diğerleri de öyle. Alt gelir gruplarından üste aktarıyorsan. Enflasyon… ‘Enflasyonu tek haneye indireceğiz’ diyor. Kardeşim 20 yıldır iktidarsın elinden tutan mı var, sana engel olan mı var? Sen atama yaptın da Bay Kemal sana karşı mı çıktı, ne yaptın sen bugüne kadar? ‘İndireceğiz...’ İndir kardeşim. Efendim sebep faizi indireceğiz. İndir kardeşim, indiriyorsun. Hani fiyatlar düşmüyor. Zam almış başını gidiyor. Sen Allah aşkına şu sarayından inip, şu Ümraniye’nin biraz varoşlarına bir git bakalım, Üsküdar’ın varoşlarına git bakalım, şu Sultanbeyli’nin bir varoşlarına git bakalım. İnsanlar ekmek bulamıyor. Emin olun Türkiye gerçeklerinden kopmuş bir iktidar var. Ve bunlar enflasyon… Bakıyor adam tabi sarayda enflasyon yok diyor, istersem tek haneye indiririm. İndir, niye indirmiyorsun! Devraldıklarında enflasyon kaçtı Allah aşkına, şimdi enflasyon kaç!

İsmail Küçükkaya- Geçen hafta efendim Sayıştay raporları yayınlandı. İşte Birgün, Cumhuriyet gibi pek çok gazetede manşetler oldu. Külliyenin bir günlüğü 10 milyon liraya kadar çıkmış maliyeti.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet, çıkar. Bunlar bir eli yağda bir eli balda, bunlar halktan tamamen kopmuş vaziyetteler. Erdoğan çıkıp pazarda alışveriş yapamaz. Çık arkadaş bir pazarda alışveriş yap. Hadi sen yapmıyorsun eşini gönder bir alışveriş yapsın. Hadi o da gitmiyor, ya kardeşim sana bakan oradaki üç dört kişiyi gönder alışveriş yapsınlar, durum nedir. Geçen sene, geçen seneyi de bırakın, geçen ay diyelim ki mercimek kaç, şimdi mercimek kaç oldu. Süt üreticilerini perişan ettiler. Yakında bak sütleri göreceksiniz hangi noktaya geldiğini.

İsmail Küçükkaya- İşte Sencer Solakoğlu Bursa’dan isyan ediyor. İnekleri sürekli kesime gönderiyoruz diyor, maliyetleri karşılayamıyoruz.

Kemal Kılıçdaroğlu- O Süt Konseyinin başındaki kişi bu işin ticaretini yapan adam ve o karar almadığı sürece alınmıyor. Sütsüz bir toplum olur mu Allah aşkına! Biz bu evlatlarımıza süt içireceğiz. Emin olun kar hırsı, kendi dar kadrosundaki kar hırsı bunların gözünü bürümüş vaziyette.

İsmail Küçükkaya- Sayın Kılıçdaroğlu, şimdi bugün Cumhuriyet’te çok ilginç bir yazı, önemli ve şimdi önümüzdeki seçime ilişkin de ‘kuşkulu oylar saraya taşıdı’ diyor. Bu konulara bir girmek istiyorum ama önce… Şimdi dün efendim böyle ajanslara yansıyanlara baktım. Siz ev sahibiydiniz, bütün liderleri kapıda karşıladınız, kapıda uğurladınız, yüzler böyle gülüyordu falan. 7 saat filan bayağı uzun uzun konuştunuz. Ne oldu bir anlatır mısınız efendim, dünü birazcık bir anlatır mısınız bize? Yani ilk kim konuştu, ne söylediniz, siz açtınız ev sahibi olarak. Ne dediniz mesela ilk buluştuğunuzda?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi kendi açımdan ifade edeyim. Tabi altı liderin bir araya gelmesinin Türkiye açısından, demokrasi açısından, insan hakları açısından, toplumsal barışı sağlama açısından önemli olduğunu; bu önemin sadece bizi değil toplumun her kesimini ilgilendirdiğini ve görüldüğünü ifade ettim. Bu tarihin bize yüklediği bir sorumluluktur diye ifade ettim. Bu bir siyasi partinin bakışıyla değil altı liderin Türkiye’ye bakışıyla ve var olan sorunları çözme konusundaki iradesini ortaya koyuşuyla ilgili bir tablodur diye ifade ettim. Dolayısıyla buna benzer giriş yani. Hoş geldiniz, şeref verdiniz, onur verdiniz diye ifade ettim. Sonra iki temel konu üzerinde de zaten daha önce çalışmalar yapılmıştı. Ben gündemi belirleme konusunda her lider ev sahipliği yapmadan önce liderleri gezip bir gündem taslağı veriyor ve o gündem taslağı içerisinde liderler şunu da gündeme alabiliriz veya şunu almaya gerek yok diye söylerlerse biz o çerçevede yeni bir gündem oluşturuyoruz, o gündemle beraber masaya oturuyoruz ve görüşmelerimizi yapıyoruz. İşin özeti o. Her birimiz sorumluluğumuzun bilincindeyiz aslında. Çünkü bu dediğim gibi tarihin yüklediği bir sorumluluk bize. Hepimizin ortak hedefi Türkiye’de demokrasinin olması, Türkiye’de özgürlüklerin olması, insanların düşüncelerini ifade etmeleri, din ve vicdan özgürlüğü, herkesin inancına, kimliğine saygı duymak, ayrışan bir toplum değil birbiriyle kucaklaşan bir toplum. Buna benzer konuşmalar tabi oluyor. Ev sahipliğinde biz bunları yapıyoruz. Diğer Genel Başkanlar da tabi aynı çerçevede, zaten biliyorlar onlar da, onların ev sahipliğinde de ilk konuşmayı onlar yapıyorlar, gündemi getiriyorlar önceden. Son şekli bir şekliyle veriliyor.

İsmail Küçükkaya- Efendim bir Kurban Bayramında sizinle bayramlaştıktan sonra biraz sohbet etme imkanı bulmuştum. Bir bölümünü sonra sizden izin alarak aktarmıştım, kamuoyuyla paylaşmıştım. Siz demiştiniz ki, ‘kişilerden tamamen bağımsız biz ittifak olarak bu seçimi yüzde yüz kazanacağız. Bütün kararlılığımız buna göre’ demiştiniz. Sonrasında da bir buluşmadan, bir yayınımızdan sonra da ayrıca siz sonra dediniz ki bana hani odanızda kahve ikram ederken, ‘kimse masayı devirmeyecek, hepimiz sorumluluğumuzun farkındayız, masayı deviren altında kalır’ demiştiniz. Bugün o aradan geçen sürede geçen sene Kurban Bayramı, işte dört ay önceki yayın ve bugün. Seçimi kazanabilecek durumda mısınız ittifak olarak?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ondan hiç endişem yok, en ufak bir endişem yok. Seçimi kazanacağız, parlamentoda çoğunluğu sağlayacağız ve gerçekten Türkiye’yi toplumun her kesiminin, geçmişte AK Partiye oy verenlerin de memnun olacağı, Türkiye’nin her kesimini kucaklayan bir siyasal anlayışı Türkiye’ye egemen kılacağız.

İsmail Küçükkaya- Emin misiniz kazanacak mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi tabi, bundan en ufak bir şüphem yok. Üstelik farkla alacağız yani ciddi bir farkla alacağız biz bunu.

İsmail Küçükkaya- Çünkü Ali Babacan da öyle diyor. Böyle diyor birkaç oy farkla değil diyor farklı almamız gerekir ki diyor…

Kemal Kılıçdaroğlu- Yo yo hayır. Çünkü bakın, alanı geziyoruz, görüyoruz zaten. Esnafı da görüyoruz, çiftçiyi de görüyoruz, emekliyi de görüyoruz, ev kadını da görüyoruz, pazarda alışveriş yapanları da görüyoruz. Yalnız ben değil tabi yani altı lider de gidiyor, geziyor, vatandaşlarla konuşuyor, oturuyor. Geçmişte bizim CHP olarak diyelim ki özel olarak bir alana gireyim, kırdığımız insanlar var o insanlara oturuyoruz, konuşuyoruz, helalleşiyoruz. Dolayısıyla toplumun her kesimine sıcak ve uçuk değil, ayakları yere basan düşüncelerle, gerçeklerle oturuyoruz konuşuyoruz. Dolayısıyla var olan yapıdan, sistemden kimsenin memnun olmadığını biliyoruz zaten. Memnun olan bir sınıf hiç mi yok diyeceksiniz? Var tabi efendim. Oligarklar memnun, tefeciler memnun, faizciler memnun, uyuşturucu baronları memnun, herkes memnun yani, 5’li çete memnun, devletten milyar dolarlık iş güvencesiyle iş alanlar memnun. Bunların hepsi memnun, bunlar ayrı bir sınıf. Ama sorun; çiftçi memnun değil, işçi memnun değil.

Bakın İsmail Bey, bir şey daha söyleyeyim. Bakın, devlette 100 binin üzerinde hala taşeron işçi var. Hani taşeronları kadroya alacaklardı? Baskı yaptım, yaptım, yaptım; kadroya aldılar. Şimdi yeni Sağlık Bakanlığından tutun Karayollarına kadar pek çok yerde yine taşeron işçiler var. Onlara da sözümüz var. 150 bine yakın taşeron işçi, onlara da kadro vereceğiz.

İsmail Küçükkaya- EYT?

Kemal Kılıçdaroğlu- EYT sorunu ısrar ettik, çözeceğiz diyorlar. Çözmezlerse biz çözeceğiz zaten, orada hiç kimsenin endişesi olmasın, EYT sorununu çözeceğiz.

İsmail Küçükkaya- Şimdi yine sizden hem o bayramlaştığımız gün, hem sonraki yayınlarda her buluşmamızda sorduğum ve sizden duyduğum bir şeyi dünkü buluşmanız bağlamında bir daha sormak istiyorum. Siz demiştiniz ki, her zaman şunu söylüyorsunuz; ‘biz sorunu biliyoruz, çıkış yolunu da biliyoruz. Konuşmalarımızda şu ana kadar aday kim olsun diye hiç konuşmadık, bunu konuşmuyoruz çünkü bunu en son ve aslında en kolay yol olarak biliyoruz’ dediniz. Dün de böyle miydi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Dün de öyleydi. Şimdi şunu eleştirdik kendi aramızda. Niye acaba televizyonlar günün neredeyse 24 saati ‘Cumhurbaşkanı adayı kim olacak’ diyor? Arkadaşlar, önce var olan bir sistem var ve bu sistem milleti perişan etti. İşçisinden tutun emeklisine kadar, ev kadınından tutun üniversitedeki hocasına kadar herkesi perişan etti, herkes mutsuz, gençler geleceklerini yurtdışında arıyorlar. Bizim önce bunu nasıl çözeceğimiz konusunda oturup bir düşünce birliği, bir görüş birliği sağlamamız lazım, görüş birliğini yazılı hale getirmemiz lazım, altına imza atmamız lazım, kamuoyuyla paylaşmamız lazım. Yani şimdi bir Cumhurbaşkanı adayını belirledik, ne yapacak bu Cumhurbaşkanı adayı? Şimdi işi tersinden almak istiyorlar. Tabi belli çevreler bunu özellikle gündeme taşıyorlar. Türkiye’nin bu kadar sorunu varken şu sorulabilirdi: Siz yolsuzluklarla nasıl mücadele edeceksiniz? Açsınlar, baksınlar, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem içinde görecekler orada neyin ne olduğunu. Efendim olayları, durumu nasıl tespit edeceksiniz? Efendim Hasar Tespit Komisyonu kuracağız dedik. Hasar Tespit Komisyonu nedir? Altı liderin önüne devletin verisi nedir, bilgisi nedir, birikimi nedir bunları şu anda kamuoyu bilmiyor. Gerçek borcumuz nedir, gerçek alacağımız nedir, devletin yükümlülükleri nedir, kime ne kadar garanti verildi bunların hiçbirisi belli değil. Rakamlar veriliyor rakamlar gerçekçi değil. Dolayısıyla Hasar Tespit Komisyonu devletteki hasarı bir tespit edecek. Hasar tespiti önümüze gelecek, biz ona göre karar vereceğiz. Yani şöyle; son derece akıllı, ayakları yere basan, hani feraset sahibi kişilerin oturup da ya biz evet devlette böyle bir sorun var ve biz bu sorunu nasıl çözeriz diye önce bunun üzerinde bir uzlaşmamız lazım. Uzlaşırız, belli bir noktaya geliriz, ondan sonra deriz ki, tamam Cumhurbaşkanı adayımız budur. Yani Cumhurbaşkanı adayı da altı liderin belirlediği kuralların dışına çıkmayacak, o öngörülen hedefleri, taahhüt ettikleri hedefleri, vaat ettikleri hedefleri hayata geçirecek. Eğer bu olmazsa zaten tekrar başa dönmüş olacağız. Artı Cumhurbaşkanlığı için söylediğimiz gayet açık, onu da ben de söyledim, Temel Bey de söyledi, diğer liderler de söyledi; kardeşim sen bizim Cumhurbaşkanı adayımızı merak ediyorsan seçim takvimini açıkla, seçim gününü belirle, otururuz iki gün içinde biz Cumhurbaşkanı adayımızı belirleriz, kampanya başlarken biz bunu yaparız. Çünkü İsmail Bey bakın, akılcı politika şunu gerektiriyor. Altı lider ne söyleyecekse belirlediğimiz Cumhurbaşkanı adayı da aynı şeyi söyleyecek. Yani her birimiz ayrı telden çalarsak olmaz bu iş. Yani biz bunu düşünüyoruz, onlar da. Şimdi belirleyelim, herkes ayrı telden çalsın, dönüp Erdoğan desin ki, bak işte gördün mü bunların hiçbirisi tam görüş birliği sağlamamış.

İsmail Küçükkaya- Ayrıca masa devrilebilir.

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Biz bütün bunların hepsinin farkındayız ve biliyoruz. Kışkırtmalar, telkinler bunların hepsine kapalıyız. Biz inandığımız yolda Türkiye’yi aydınlığa çıkarma konusunda, Türkiye’ye huzuru, Türkiye’ye demokrasiyi, Türkiye’ye insan haklarını, Türkiye’ye özgürlüğü getirmek için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz.

İsmail Küçükkaya- O halde şunu anlıyorum. Daha evvel bana ifade ettiğiniz gibi diğer liderler de ama zatıaliniz de ifade etti. Dünkü Liderler Zirvesinde, Millet İttifakının liderlerinin buluşmasında ortak adayla devam edeceğiz ama adayın kim olduğu konusunda konuşulma olmadı.

Kemal Kılıçdaroğlu- Olmadı evet. Zaten olmasına da gerek yok.

İsmail Küçükkaya- Ne zaman olacak bu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Seçim tarihini belirlesinler olur, biz hemen otururuz adayımızı belirleriz. Niye belirlemeyelim?

İsmail Küçükkaya- Bir şey söylediniz ya efendim, sorumu ilk sorduğumda dediniz ki, biraz kendimizi de eleştirdik gibi bir cümle kullandınız biraz evvel. Hani bu acaba hani liderler de biz konuşmayalım mı bu konuyu televizyon ekranlarında. Çünkü olması gereken aslında ekranlardan değil de yüz yüze görüşmeniz. Böyle bir eleştiri de mi oldu birbirinize ya da özeleştiri?

Kemal Kılıçdaroğlu- Birbirimize değil de partilerin kendi içine yönelik. Yani arkadaşlar diyelim ki CHP kendi partimden örnek vereyim, CHP’de eğer bu konuyla ilgili görüş beyan edilecekse altı liderin imzaladığı metin var ve bu metin kamuoyuna deklare edilmiş, bu metin çerçevesinin dışına çıkılmaması… Doğru o metnin dışına çıkmamamız gerekir.

İsmail Küçükkaya- Siz de zaten bunu söylüyorsunuz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bunu söylüyorum evet.

İsmail Küçükkaya- Kendi arkadaşlarınıza da yeri geliyor…

Kemal Kılıçdaroğlu- Yeri geliyor söylüyoruz, evet.

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim siz seçimi kazanacağız diyorsunuz, kendinizden emin gözüküyorsunuz yani 1,5 – 2 yıldır böyle bir şey. Ve geçtiğimiz yıla baktığımız zaman sizin en dikkat çekici hamlelerinizden birisi böyle ani bir iki baskın yaptınız bir yerlere. Kamuoyunun dikkatini ve devlet kurumlarının dikkatini oraya çekmek istediniz. Aklıma bu niye geldi şimdi efendim, bugün Necati Özkan imzalı bir haber Cumhuriyette, önemli bir manşet bakın. 2017 referandumuna 104 ilçedeki 2 milyon oy damga vurmuş. Kuşkulu oylar saraya taşındı. Müsaade ederseniz okumak isterim yorumunuzu merak ediyorum. “Parlamenter sistemi sone erdirip cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine kapı açan 16 Nisan 2017 referandumunun sandık analizi sonucu değiştirecek sayıdaki şüpheli oyu gündeme getirdi. YSK’nın 2015 genel seçim sonuçları ile 2017 referandumunu karşılaştıran analize göre kazananı 104 ilçede 2 milyondan fazla normal olmayan evet oyu belirledi. Seçim günü sağlıklı veri kontrolü yapılsa en az 433 bin farkla hayır sonucu çıkacaktı”. Ne dersiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle… Seçim güvenliği çok önemli. Biz altı lider bu konuda son derece kararlı bir çalışma yapıyoruz. Bununla ilgili de ekipler belirlendi, ekipler çalışıyorlar. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, elimizdeki veriler sürekli güncelleniyor, veri mühendisliği dediğimiz bir kavram var. O verilerden yola çıkarak biz ilk kez oy kullanacakları biliyoruz, nerelerde hangi konutlarda oturduklarını da gayet iyi biliyoruz. Yanlış bilgiler geldiği zaman onu hemen süratle test ediyoruz. Yanlış bilgileri YSK’ya bildiriyoruz. Bugüne kadar bizim bildirdiğimiz yanlış bilgilerin tamamını YSK dikkate aldı ve onları listelerden düştü. Bu konuda duyarlığımız var. Bu bize ait yani CHP’ye ait. Diğer partiler de benzer çalışmaları yapıyorlar. Seçim güvenliğiyle ilgili ayrı bir komisyon kurduk. Bu komisyonda ikişer kişi çalışıyor her partiden. Bir dijitalden sorumlu olan yani bilgisayar altyapısından sorumlu olan ve verileri bir anlamda analiz eden bir ekibimiz var. İki, örgütlerden sorumlu olan Genel Başkan Yardımcımız var. Diğer partilerde de benzer bir ekip var ve bu ekip belli zaman aralıklarıyla toplanıyor ve değerlendirmeler yapıyorlar. YSK’dan bize belli aralıklarla sonuçlar geliyor ve biz o sonuçları eski sonuçlarla karşılaştırarak ilerde hiçbir hata, kusur olmasın diye özel bir çaba harcıyoruz. YSK bazen bize bildiriyor, diyelim ki biz 98’den bu yana kim hangi sandıkta oy kullanmış, onun verileri var bizde. Bakıyorsunuz; ilk kez birisi işte 100 küsur yaşında oy kullanacak, olmaz böyle bir şey yani, şimdiye kadar hiç oy kullanmadı şimdi yeni oy kullanacak. Hemen oraya ilden ekiplerimizi gönderiyoruz, böyle bir kişinin olup olmadığına bakıyoruz. Eğer yanlışsa, böyle bir şey yoksa YSK’ya bunu bildiriyoruz ve listelerden düşürüyoruz. Doğum yeri Türkiye’de olmayan; örneğin Suriye’de doğmuş, Irak’ta doğmuş, başka yerlerde doğmuş olanlar var, Türkiye vatandaşlığı var. Bunlara da bakıyoruz. Hatta bunlardan bir kısmı yurtdışında şu anda yerleşik ama aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bunlar. Yani Türkiye’de doğmamış örneğin Suriye’de, örneğin Irak’ta, örneğin Afganistan’da doğmuş ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı almış ama yabancı bir ülkede şimdi yaşıyor. Bütün bunların hepsinin verileri var. Biz bütün partiler, altı parti seçim güvenliği konusunda son derece duyarlı ve kararlıyız. Bir hataya yol açmamak için, bir yanlışa yol açmamak için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz.

İsmail Küçükkaya- Yani o zaman ben de bir yurttaş ve bir gazeteci olarak bu kritik seçime giderken sizden aldığım bu teminatta emin olayım değil mi? Bu seçim sonuçları, bu seçim güvenliği, sandık güvenliği, bir kuşkum olmasın.

Kemal Kılıçdaroğlu- Buradaki kritik nokta şu, bütün arkadaşlarıma söyledim. Bir, sandıkta görevli arkadaş kim? A sandıkta görevli. Nerede? Şu okulda, şu sandıkta görevli. Bir, oraya geldiği gün, saat, hemen oturup tutanağı imzalamayacak. Seçimler bitecek, seçim bittikten sonra sayım yapılacak, sayım yapılırken dur dışarıya çıkıp bir sigara içeyim yok, bir telefon geldi gideyim yok, yapmayacak onu. Sayımın sonuna kadar bekleyecek, tutanaklar kontrol edilecek, ondan sonra imzalayacak. Bir fotoğrafını çekecek ve CHP Genel Merkezine cep telefonuyla atacak. Yani tutanak bizim elimizde olacak. Biz son İstanbul seçimlerinde aynen böyle yaptık. Hiç kimse…

İsmail Küçükkaya- Bütün ıslak imzalılar elinizdeydi.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hepsi elimizdeydi. Dolayısıyla dijitalde şöyle oldu, yok böyle oldu. Bütün bunların hepsinin önüne geçeceğiz. Ama burada bir şey daha var. Bundan önceki seçimlerde örneğin işte 100 küsur bin sandık var, şu anda bilmiyorum 200 bine yakın sandık var. Yaklaşık 10 bine yakın sandıkta görevlendirdiğimiz arkadaşların gitmediğini gördük. Sorduk bunlara; olur ya o gün bir cenazesi olabilir, sağlık sorunu olabilir, bunları ayıkladık, diğerlerinin partiyle olan ilişiğini kestik ve partiden çıkardık onları. Şimdiden il başkanlarımıza giden milletvekilleri hemen sandık görevlileri var bugünden belirlenen, onların yanında telefon açılıyor, siz hangi sandıkta görevlisiniz diye. Kişi ben şu sandıkta görevliyim diyor test ediliyor, bakılıyor. Eğer kişi bilmiyorsa onun üstü çiziliyor, yeni iki isim oraya yazılıyor. Bunu Türkiye genelinde yapıyoruz. Şu anda büyük bir kısmı tamamlandı. Bir şey daha yaptık. Okullarda gönüllü avukatlar görev almak istediler bizden. Dediler ki, biz olur ya bir itiraz olursa itiraza hemen avukat olarak, hukukçu olarak müdahale için. Avukat arkadaşlarla bazı barolarla da işbirliği yapıldı, gönüllü avukatlar, seçim sürecinde her okulda bir tane avukatımız olacak. Tabi Türkiye genelinde her yerde avukat olur mu, çok iddialı bir şey o ama biz en azından kitlesel oyların kullanıldığı bütün büyük kentlerde bu uygulamayı yapacağız.

Vatandaşlarımdan şunu istiyorum. Güven içinde sandığa gidin, oyunuzu kullanın. Sandığa gitmeme lüksümüz yok. Türkiye bugün içinde bulunduğu bu tabloyu aşmak zorundadır. Bu tabloyu aşmanın yolu demokrasiden geçiyor yani sandıktan geçiyor. Gidip oyumuzu kullanalım, en büyük arzum bu.

İsmail Küçükkaya- Bu sandık ve seçim güvenliğine ilişkin. Bir de efendim şimdi biz birbirimizi uzun yıllardır tanıyoruz değil mi ta kaç senedir. Ülkemize ilişkin birbirimizin kaygılarını da biliyoruz. Ben bugüne kadar en fazla kaygılandığım günü size söylemek isterim. Sizin bir şehit cenazesine katıldığınız zaman Çubuk’ta yaşadığınız linç girişimiydi. Benzeri bir şey PKK terör örgütünün saldırısına uğradığınızda olmuştu. Birde geçtiğimiz hafta Sayın Erdoğan size ‘milli güvenlik sorunu’ dedi. Ben de kaygılandım çünkü ben şuna inanırım; çok partili hayat, çoğulcu, özgürlükler hepimiz kendimize göre katkı vermeye çalışıyoruz ülkemiz iyi olsun diye. Şimdi seçime giden süreç, şimdi sandık güvenliği tamam da çok kritik 8 – 9 ay var önümüzde. Buna ilişkin bir kaygınız var mı bu bağlamda?

Kemal Kılıçdaroğlu- Aslında Erdoğan kendisini tarif etmiş. Erdoğan şu anda Türkiye’yi yönetemiyor, yönetmiyor Türkiye'yi, yönetme kapasitesi yok Erdoğan'ın. Ne söylediğini bilmiyor. Emin olun prompterı kaldırın iki soru sorun cevabını veremez. Televizyonlara çıkıyor, gayet güzel çıkabilir elbette ki ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor. Karşısına kendi arzu ettiği gazetecileri çağırıyor gelin yanıma diyor, arkasına prompterı koyuyor, şu soruları soracaksınız ben de ekrana bakıp okuyacağım diyor. Devleti yönetmek bu değildir. Böyle bir anlayışla devlet yönetilmez. Devlet kağıt üzerinden yönetilmez. Devlet akılla yönetilir akılla, bilgiyle yönetilir, birikimle yönetilir devlet. Devleti yönetemiyor. Devleti yönetecek birisinin, ahlaklı birisinin, erdemli birisinin, bilgili birisinin Türkiye Cumhuriyetinin itibarına saygı duyacak birisinin rüşvet alan adamı büyükelçi tayin etmez. Ne söyleyeyim ben başka. Rüşvet alan adamdan büyükelçi olur mu? Arabasında Türk bayrağı taşıyor. Şimdi soruyorum ben, milli güvenlik sorunu o mudur, ben miyim? Ben bayrağıma saygı duyuyorum o saygı duymuyor. Ben halkıma saygı duyuyorum o saygı duymuyor. Rüşvet alan birisini, hatta iki kişiyi neden siz bunları büyükelçi tayin ediyorsunuz, hangi gerekçeyle tayin ediyorsunuz? Süleyman Şah Türbesini kaçırdı. Kalkmış şunu söylüyor, bunu söylüyor. Sen kendi toprağından vatan toprağını terör örgütünden kaçtın. Vatan toprağından bayrağı indirdin ve kaçırdın. Şimdi bana diyor ki, milli güvenlik sorunu. Sen misin milli güvenlik sorunu ben miyim? Odur. Açık ve net söylüyorum odur. Türkiye tank üretecekti. 5 prototipi üretildi İsmail Bey. 5’inin denemesi Ankara’da yapıldı. 5’inin tamamından olumlu sonuç alındı. Peki niye üretime geçilmedi?

İsmail Küçükkaya- Niye?

Kemal Kılıçdaroğlu- Katar’a sattılar. Katar tank mı üretiyor? Hayır. Palet mi üretiyor? Hayır. Obüs mü üretiyor? Hayır. Top mermisi mi üretiyor? Hayır. Peki neden verdin oraya, neden verdin Ethem Sancak’a, hangi gerekçeyle verdin sen? Şimdi soruyorum milli güvenlik sorunu o mudur ben miyim? Ordunun tank üretmesine karşı çıktı. Ama sözüm var İsmail Bey, Allah nasip eder iktidar olduğumuzda Süleyman Şah Türbesini kendi gene toprağımıza götüreceğiz. O toprağımızın üstünde bizim bayrağımız gene dalgalanacak. Bizim şanlı askerimiz yine orada olacak. Tank palet fabrikasını Katarlılardan alacağım onu tekrar Türk ordusuna teslim edeceğim. İsmail Bey, dünyada ordusu olup da askeri hastanesi olmayan tek devlet var Türkiye Cumhuriyeti devleti.

İsmail Küçükkaya- Bizim vardı GATA, Gülhaneler vardı.

Kemal Kılıçdaroğlu- GATA vardı, Gülhaneler vardı, askerlere ait çok yataklı işte 600 yataklı, 400 yataklı benim bildiğim bir Ulus’ta askeri hastane vardı. Bende Kıbrıs çıkarmasında gitmiştim orada askere gitmek için ne denir muayene olduk yani işte orada askere gitmek için. Dolayısıyla siz kalktınız askeri hastaneleri kapattınız. Allah aşkına bu güvenlik sorunu değil midir? Terörden yararlanan kişiler askeri hastaneye askeri doktor olsaydı belki onların çoğu bugün hayatta olacaktı.

İsmail Küçükkaya- Terörden yaralananlar?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet. Olacaktı peki niye olmadı?

İsmail Küçükkaya- Burada da vardı Etlik’te vardı Gülhane.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet. Tamamını kapattılar, elinden aldılar.

İsmail Küçükkaya- Siz açacak mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Açacağım bir hafta içinde. Hemen alacağız ve tekrar ordumuza vereceğiz. Bunların devlet falan yönettikleri yok.

Şimdi bakın, Yunanistan Ege adalarını silahlandırdı değil mi? Lozan'a aykırı mı? Aykırı. Efendim bir gece ansınız gelebiliriz. Sen onu benim külahıma anlat. Bu mudur devlet yönetimi? Rahmetli Ecevit Kıbrıs'a gitti değil mi? Kalktı şunu söyledi mi? Bir gece ansızın biz Kıbrıs’a gelebiliriz. Demedi. Ne zaman söyledi? Ordu Kıbrıs'a gitti, Kıbrıs topraklarına indi, sabahın çok erken saatlerinde Başbakanlık önüne geldi dedi ki, 'Şu anda ordumuz Kıbrıs'tadır' dedi. ‘Allah hepimize yardımcı olsun’ dedi.

İsmail Küçükkaya- Yani bir gece ansızın gidiverdiler.

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi, bitti bu kadar.

İsmail Küçükkaya- Rahmetli Erbakan’la, rahmetli Ecevit karar verdi.

Kemal Kılıçdaroğlu- İlan edilerek bu işler yapılmaz, yapamaz da zaten. Bakın, o kadar büyük açmazlarla karşı karşıyayız ki, o kadar büyük açmazlarla. Devlet yönetilmiyor, ekonomi yönetilmiyor baktığınız zaman. Bürokrasi tepeden tırnağa çürümüş vaziyette. Devlette liyakat yok. Şuandaki anlayış o açıdan da milli güvenlik sorunudur. Ne götürürsem kardır. Zaten iktidardan gideceğiz bunu görüyorlar ne götürürse kardır. Vuruyorlar vurdukları kadar.

İsmail Küçükkaya- Sayın Kılıçdaroğlu çok teşekkür ediyorum. Şimdi devam edeceğiz ama bir reklamlara gitmemiz gerekiyor.

Şimdi sizlerden gelen soruları da yöneltmek istiyorum. Şimdi efendim aslında akışımda bir Amerika sorusu vardı ama bir izleyenim diyor ki Sema Hanım Ankara’dan. SGK’yı kim batırdı diye soruyorum diyor. Şimdi çok ilginç bir soru bakalım. SGK yurttaşların sağlık hizmeti için Sağlık Bakanlığına 81.1 milyar lira ödedi. Bu paranın 38.8 milyarı hastalar için harcandı. Kalan 42.3 milyarın nerelerde kullanıldığı bulunamadı. Uzmanlar ki tabip odalarından bazı görüşlerde aktarmışlar. O para şehir hastanelerine mi aktarıldı diye sordu. Sema Hanım diyor ki, lütfen Kılıçdaroğlu’na sorar mısınız SGK’yı kim batırdı? İlginç bir soru.

Kemal Kılıçdaroğlu- Gayet açık, Erdoğan. Kararı alan Erdoğan, politikayı uygulayan Erdoğan. Şimdi şöyle, Sosyal Güvenlik Kurumları dünyanın her tarafında açık verirler. İşin gerçeği budur. Türkiye'de de açık veriyor bu da bir gerçektir. Sosyal Güvenlik Kurumlarının batması yani devletin bir kurumunun batması, çıkması diye bir şey yok devletin kurumudur zaten. Bütün mesele şudur? O kurumlarda yolsuzluk var mı yok mu? Çünkü Sosyal Güvenlik Kurumunu yöneten insanlar yasalara göre yönetirler. Emeklilik yaşı ne olacak kanun belirler, ne zaman emekli olacak kanun belirler, aylık emekliye ne verilecek kanun belirler. Dul ve yetime ne kadar verilecek kanun belirler. Yani yöneten sınıfın yani kamu görevlilerinin bu konuda inisiyatifleri yoktur. Onlar var olan kaynağı doğru ve yasalara uygun harcamak zorundadırlar.

Bununla ilgili şunu söyleyebilirim. Erdoğan, SGK'nin verilerinin toplumla paylaşılmasına izin vermiyor. Doğru veriler topluma sunulmuyor.

İsmail Küçükkaya- Şeffaf değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Değil. Sadece o değil tabi devlette şuanda şeffaf değil.

İsmail Küçükkaya- Bir son dakika gelişmesi. Az evvel ENAG üzerinden yorumlamıştınız. TÜİK açıkladı yıllık enflasyon yüzde 83.45. Ne dersiniz? Yıllık 83.45 bulmuş resmi rakamlara göre TÜİK.

Kemal Kılıçdaroğlu- Vallahi İsmail Bey, ev hanımlarının insafına bırakıyorum. Sanayicinin insafına bırakıyorum. Devlet memurunun insafına bırakıyorum. İşçinin insafına bırakıyorum. Çiftinin insafına bırakıyorum. Gübre ne oldu Allah aşkına, ilaç ne oldu baksınlar, elektrik fiyatları ne oldu baksınlar, doğalgaza gelen zamlara baksınlar, akaryakıta gelen zamlara baksınlar. Şimdi TÜİK'e talimat veriliyor rakamı şöyle yap diye. TÜİK 5’te yapabilirdi enflasyon 5 oldu diye ne olacak yani? Yaparsın bir şey. Burada önemli olan şu, TÜİK gerçek rakamı niye vermiyor? Çünkü gerçek rakamı verdiği zaman emekli aylıkları ona göre belirlenecek. İşçi ücretleri ona göre belirlenecek, memur ücretleri ona göre belirlenecek. Düşük gösterirseniz düşük zam vermiş olacaksınız.

İsmail Küçükkaya- Şöyle diyorlar efendim. Sayın Erdoğan’da bu hafta açıkladı dedi ki, her şeyin farkındayız dedi yılbaşına doğru giderken işte asgari ücrette ve emeklilerimizle ilgili muazzam artışlar yapacağız mealinde bir şeyler söyledi. Şimdi politik olarak da şöyle konuşuluyor. Diyorlar ki, işte seçimler Mayıs’ın ortasında olacağına göre Erdoğan asgari ücrete yüklenecek, işte emeklilere filan iyi zamlar verecek. Ne olur böyle bir durumda?

Kemal Kılıçdaroğlu- Enflasyon şaha kalkar yani.

İsmail Küçükkaya- Enflasyon mu artar?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi artar yani. Dünyanın her tarafında bilinen bir gerçektir. Bakın ben rakam çıkardım. Şimdi Ukrayna’yla Rusya savaş halinde değil mi? Savaş halinde normalde enflasyonun patlaması lazım. Şimdi Rusya'ya bakıyorum enflasyon yüzde 14,3. Ukrayna'ya bakıyorum 23,8. Savaşta olmayan Türkiye’ye bakıyorum yüzde 83 oldu. Resmi rakam 83. Biz savaşta değiliz. Peki dönüyorum Amerika’ya bakıyorum 8,3. Ermenistan’a bakıyorum 9.1. Yunanistan’a bakıyorum 11.4. Azerbaycan 14,2. Bakıldığı zaman bütün bunların hepsi küçük rakamlar. Nasıl oluyor da Türkiye’de bu kadar büyük ve insanı perişan eden. Aldığı aylığı bile ay sonuna kadar getiremeyen bir tabloyla vatandaşı karşı karşıya bırakan.

İsmail Küçükkaya- Bir soru; Sözcü gazetesi yazarı Serpil Yılmaz’dan bir soru geldi. İTO enflasyonu yüzde 107 açıkladı.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet İstanbul için.

İsmail Küçükkaya- Yüzde 65 enflasyon orta vadeli plana göre diyor ve sorun alım gücü geriliyor hepimizin diyor. Sayın Kılıçdaroğlu’na sorar mısın Sevgili İsmail diyor Serpil Yılmaz. Hayat pahalılığıyla mücadele programı nedir diyor.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayat pahalılığıyla mücadele programı enflasyonun düşürülmesi programıdır. Makul rakamlara indirilmesi, belli bir zaman dilimi içerisinde indirilmesi programıdır. Bu program uygulanmadığı takdirde enflasyon alır gider ve sadece enflasyondan ücretliler, düşük gelirliler zarar ederler. Üst gelir grubu buradan olağanüstü avantajlar sağlar. Dolayısıyla Türkiye’de az önce konuşmamın başında da ifade etmiştim alt gelir gruplarından üst gelir gruplarına kaynak transferine yol açar. Bu da derin yoksullaşma dediğimiz bir olguyu beslemiş olur. Türkiye bu noktadadır şuanda.

Bakın, siz az önce yayının hemen başında ben çıkmadan önce bir kızcağız konuşuyordu yanlış hatırlamıyorsam Sultanbeyli’deydi galiba. Yiyecek bir şey bile alamıyoruz deyip ağlamıştı. Eminim bu kızcağız ve ailesi AK Partiye oy vermiştir geçmişte büyük ihtimalle diyorum. Kendi tabanının yoksul kesimine ihanet eden bir anlayış şuanda var. O yoksul insanlar, o başörtülü kadınlar sokak sokak dolaştılar AK Partiye oy toplamak için. Ahlakı anlattılar, inancı anlattılar, yoksulluğu anlattılar ve bunlardan çıkacağını anlattılar. Ama bunları perişan ettiler.

İsmail Küçükkaya- Yoksulluğun, işsizliğin, EYT’linin partilisi olur mu efendim?

Kemal Kılıçdaroğlu- Olmaz.

İsmail Küçükkaya- Şimdi bakın, Cumhuriyetin yayın yönetmeni Arif’te size de saygılarını sunuyor. Gerçekten diyor SGK’da buharlaşan paralar nerede diye soruyor? Şimdi hakikaten bu önemli bir şey. 42 milyarlık bir kaynak nereye gitti? Nereye gitti diye soruyor mesela Arif. Nereye gitmiş olabilir? Böyle bir şey olabilir mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- İsmail Bey, 42 milyar nereye gitti diye soruyorsunuz bu konutlar nereye gitti? Hatta geçen gün birisi dedi ki, siz bir kayıp ilanı verin dedi bu devletin konutları nereye gitti. Onlar bile yok. Sayıştay raporları. Sayıştay raporları zaten başlı başına bütün gerçekleri toplumun önüne koyuyor. Bizim Ankara milletvekilimizde o konuda SGK’da yapılan ciddi yolsuzlukları kamuoyunun gündemine getirmişti. Sorun sıradan bir sorun değil. Sorun devleti yönetememe sorunudur. İki; sorun vurgun dönemi, ben ne götürürsem kardır, bu iktidar gidiyor, köşeyi dönelim, cebimizi dolduralım, paralarımızı İngiltere’ye, paralarımızı yurtdışına götürelim, yeni bir yönetim gelecek, bu yeni yönetim geldiği takdirde bizim sonumuz olacak diyorlar. Evet vurguncuların sonu olacak, evet hırsızların sonu olacak, evet devleti soyanların sonu olacak. Bunların hepsinin bir şekliyle oturulup hesabının görülmesi lazım.

İsmail Küçükkaya- Bir önemli konu daha var Sayın Kılıçdaroğlu. Şimdi kritik bir döneme girdik ya ben şunu bilirim, terör örgütlerinin hepsi birer taşerondur, hep söylerim bunu. PKK işte FETÖ aklınıza ne geliyorsa. Şimdi Mersin’de bir olay oldu ve hissettim ki sizde bu acıyı bütün yüreğinizde hissediyorsunuz bunu yaptığınız açıklamalardan filan gördüm bunu. Herkes gibi, hepimiz gibi üzüldünüz. Herkes açıklamalar yaptı ve sevindim ben. Mesela Demirtaş filanda açıklamalar yaptı. Çok önemli açıklamalar. Çünkü biz bu PKK’da dahil olmak üzere bütün terör örgütlerini toplumsal bilinçle yok etmemiz gerekiyor. Fakat kaygılandığım bir şey oldu efendim. Şimdi oradaki o terör olayları ve oraya karışan kişilerle ilgili bir takım bilgiler yayınlandı ve devletimiz bize bu bilgileri verdi. İşte yok şu kişi dediler, çok detaya girmeyeceğim ama yok şu gazeteci dediler. İşte sizin partinizi oradan eleştirmek istediler. Şimdi şunu net olarak öğrenmek istiyorum. Bunu nasıl yorumluyorsunuz ve biz bu tehlikeden kendimizi nasıl kurtaracağız toplum olarak?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi devleti yönetemiyorlar. Gerçekten devleti yönetemiyorlar. Ben İçişleri Bakanı için ‘Fotoromancı Süleyman’ demiştim. Yönetemiyor. Gerçekten yönetemiyor. Yaptığı açıklamaya bak. Efendim teşhisi taksi şoförü koymuş. Ya Allah aşkına koskoca devleti nasıl çöp kutusuna atarsın ya. Ne demek, taksi şoförü teşhisi koydu? Taksi şoförü teşhisi koydu kardeşim en azından senin taksi şoförünün verdiği bilgiyi doğrulatman lazım. Hiçbir şey yapmıyorsan doğrulatman lazım bu doğru mu diye. Bu kadar ülkeyi yönetmekten aciz bir yapıyla karşı karşıyayız. Açıklama yapmış, efendim diyor ‘Teröristler 13 saat motorlu paraşütle uçarak geldiler’ diyor. 13 saat, motorlu, uçarak gelen böyle bir teknoloji henüz daha dünyada yok bildiğim kadarıyla. Nereden uyduruyor?

İsmail Küçükkaya- Bu terör örgütünü övmeye girer biliyor musunuz efendim böyle bir iddia?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Bu orduyu, polisi, askeri bir anlamda, istihbaratımızı. Ne demek ya, Allah aşkına bu söylenecek bir laf mıdır ya? Tabii suçlu bulmaları lazım kim? Her zaman olduğu gibi ‘suçlu CHP’ diyecekler.

Bakın, o kişinin olmadığı çıktı ortaya. Biz biliyorduk onun olmadığını ama dillendirmedik onu da. O şamada doğru olmayacağını…

İsmail Küçükkaya- Siz nereden biliyorsunuz onu o olmadığını?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben şimdi kaynağını söylersem doğru değil.

İsmail Küçükkaya- Olay olduğu anda mı öğrendiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bir süre sonra o bilgi geldi.

İsmail Küçükkaya- (Devletimizin içinden mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette efendim.

İsmail Küçükkaya- Efendim sizin hakikaten bir köstebeğiniz filan mı var? Öyle diyorlar ya size?

Kemal Kılıçdaroğlu- Devletimizin kurumlarında hala saygın, hala itibarlı, hala ülkesini seven doğru insanlar var. Biz bunların hepsinin farkındayız. Devletimiz sıradan bir devlet değil. Devletimiz saygı duyulması gereken bir devlettir. Bu kadar büyük tahribata rağmen bu devlet ayaktadır. Bu kadar büyük soygunlara rağmen bu devlet ayaktadır. Devletin içinde namuslu bürokratlar var, namuslu polisler var, askerler var, istihbaratçılar var. Elbette bunlar gerçeği görüyorlar. Elbette görmemeleri mümkün değil. Devletin yanlış yönetildiğini de görüyorlar. Bu kişi oturduğu koltuğun hakkını vermiyor. Sabahtan akşama kadar bizleri suçluyor. Buyurun aldın ne yaptın şimdi? Özür dileyecek misin milletten? CHP’den özür dileyecek misin? Her zaman şunu söyledim. Terör bir insanlık suçudur. Terörün partisi, terörün kimliği, terörün inancı olmaz. Terör bir insanlık suçudur ve terör, masum insanlara yönelik yapılan saldırılardır. Dolayısıyla teröre karşı; vicdanı olan, ahlakı olan, erdemi olan, demokrasi kültürü olan herkesin karşı çıkması lazım. Bu kadar açık, bu kadar net.

İsmail Küçükkaya- Demirtaş’ın yaptığı açıklamaya ne diyorsunuz efendim?

Kemal Kılıçdaroğlu- Değerli bir açıklama. O da yaptı, HDP de yaptı. Kınadılar. Bunlar değerlidir. Değerli açıklamalardır. Çünkü teröre karşı hepimizin ortak durması lazım. Ortak mücadele etmesi lazım. Terör nereden gelirse gelsin, hep beraber mücadele etmeliyiz.

Şunu da söyleyeyim, az önce siz sordunuz Erdoğan demiş ya Kılıçdaroğlu bir güvenlik sorunudur diye.

İsmail Küçükkaya- Milli güvenlik sorunudur dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bir şey daha aklıma geldi onu da söyleyeyim. Bunlar bir tezkere getirdiler, Suriye tezkeresi. Terörle mücadele için yabancı askerleri Türkiye’ye davet edebileceklerine dair hüküm de koydular. Bir daha ifade edeyim. Terörle mücadele konusunda Türkiye Cumhuriyeti topraklarına yabancı askerleri davet etme yetkisi de aldılar. Çıktım şunu sordum, özellikle de Bahçeli’ye sordum; Türkiye Cumhuriyeti topraklarına yabancı askerlerin postallarının gelmesine neden evet dedin? Haydi Erdoğan tamam. Ne olduğu belli değil. Sen milliyetçi geçiniyorsun. Sen nasıl buna evet dersin? Siz biz hayır dedik diye ‘siz teröre destek veriyorsunuz’ diye bizi suçladılar. Şimdi sormak isterim, onlar milliyetçi mi? Ben kendi topraklarımda yabancı bir askerin gelmesini, ‘Ben terörle mücadele ediyorum’ ayaklarına burada durmasını istemem. Kabul etmem de zaten onu. Getiremiyorlar, çünkü CHP var onun için getiremiyorlar. Yoksa getirecekler. Niye getirecekler bilmiyorum. Bugüne kadar 30 – 35 yıldır terörle mücadele ediyor bu devletin ordusu, askeri, bu devletin polisi, bu devletin jandarması, bu devletin korucuları terörle mücadele ediyorlar ya. Şehitler verdik. O açıdan beyefendiye hala söylüyorum artık Türkiye için bir milli güvenlik sorunudur.

İsmail Küçükkaya- Sayın Erdoğan için diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Aynen. En ufak bir endişem de yok. Devleti yönetemiyor.

İsmail Küçükkaya- Amerika seyahatinizle ilgili Aytunç Erkin’de yazmıştı bunu. Fakat şimdi, Sayın İsmail Bey, 2 Ekim Bulgaristan milletvekili seçimlerine göstermiş olduğunuz destek ve katkılardan dolayı teşekkür ederiz diyor. Şöyle, efendim ben geçtiğimiz hafta boyunca çağrılarda bulunmuştum çünkü Bulgaristan’daki seçimlere bizim katılımımız çok önemliydi ve soydaşlarımız katıldılar ve Avrupa’da da bizi temsil edecekler. Çok iyi sonuçlar almışlar.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bizde çağrı yapmıştık. Yine aynı çağrıyı yineleyelim. Gerçekten Türkiye’de bulunan çifte vatandaşlık hakkından yararlanan Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen, burada yerleşen ama oy kullanma hakkına sahip olan bütün arkadaşlarımızın, Balkan göçmenlerinin gidip oy kullanmaları bizim içinde, Bulgaristan içinde son derece değerlidir. Bizim üstümüze düşen bir görev varsa biz o görevi yapmaya da hazırız.

İsmail Küçükkaya- Çünkü Hak ve Özgürlükler Hareketi yoğun katılımdan sonra iyi sonuçlar aldı ve bizim için son derece önemli. Şimdi buradan lafı nereye getireceğim efendim. Şimdi ben ülkemin ilişkilerinin normalleşmesini isterim. Türkiye Cumhuriyetinin çıkarlarını korumak Suriye’yle de, İsrail’le, Amerika’yla, Rusya’yla önemli ama Atamızın söylediği gibi tam bağımsızlık. Şimdi soru şu, siz neden Amerika’ya gidiyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu-  Şimdi ben anti neoliberal politikalara karşı birisiyim. Ve bu politikaların sadece Türkiye’de değil, dünyada derin sorunlar yarattığını da bilen birisiyim. Bizim bu politikalara karşı çalışmamız lazım.

İsmail Küçükkaya- Hangi politikalara karşısınız efendim biraz açın onu. Karşı olduğunuz nedir?

Kemal Kılıçdaroğlu- İzlenen politikalar şu, neoliberal politikalar. Altta kalanın canı çıksın.

İsmail Küçükkaya- Vahşi kapitalizm.

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi vahşi kapitalizm. Altta kalanın canı çıksın, yukarıdakiler istedikleri kadar zengin olsunlar. Dünyaya bakıldığı zaman; dünyadaki neredeyse milli gelirin ya da var olan kaynakların büyük bir kısmının böyle çok sınırlı sayıdaki insanlara süratle aktığını görüyorsunuz. Dünya artık küreselleşti, Türkiye bu tabloyu en acı yaşayan ülkelerden birisidir dedim. Alt gelir gruplarından üst gelir gruplarına kaynak aktarılıyor. dolayısıyla buna karşıyım ben. Bunu çözmek zorundayız. Bunun altyapısını, bunun felsefesini oluşturuyoruz zaten. Benim bu çerçevede gidip diyorlar efendim, ‘Gidecek birilerini devlette ziyaret edecek…’

İsmail Küçükkaya- İcazet mi alacak filan diyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bir sefer şunu herkes gayet rahat, gayet net bilsin, benim birilerinden icazet alma gibi bir felsefem, bir düşüncem asla olamaz. Ben ülkesini seven birisiyim. Ülkenin bağımsızlığına saygı duyan birisiyim. İcazet konusunu en iyi Erdoğan bilir. Ne zaman gittiği, kimlerle görüştüğü, nasıl icazet aldığını, neleri yaptığını hepimiz gayet iyi biliriz. Ama hiç kimse unutmasın bu Bay Kemal hiç kimseden icazet almaz. Kendi ülkesinin çıkarları her şeyin üstündedir. Ama dünyada düşünce vardır, dünyada bilim vardır, dünyada bilim insanları vardır, dünyada hızla gelişen teknolojiler vardır. Burada umutsuzluğa kapılıp yurt dışına giden gençlerimiz vardır. Onlarla buluşmaya gideceğim. Ve onları alacağız, onları getireceğiz Türkiye’ye. Diyeceğiz ki, hiç endişe etmeyin, bu ezilenin canı çıksın denen bu neoliberal politikaları yani vahşi kapitalizmi elbirliğiyle yok edeceğiz. Bu konuda çok sayıda açıklamalarım olacak. Şimdi bu kadar ifade edeyim.

İsmail Küçükkaya- Ne zaman? Ekim ayının ilk haftasında?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ekim ayında gideceğim evet.

İsmail Küçükkaya- Haftaya galiba değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim birde çok önemli. Şimdi şöyle bir durum görüyoruz biz. Şimdi sizin bu artık deneyimli bir siyasi kişiliksiniz çok şeyler yaşadınız. Seçimler kaybettiniz, kazandınız. İşte en son belediyeleri kazandırdınız. Ondan sonra bu altı partinin liderini bir arada tutuyorsunuz filan. Şimdi bütün bu gelişmelere baktığımız zaman dezenformasyon yasası geliyor. Yani öyle tanımlıyorlar. Şimdi meclis açıldı ya yeni. Burada işte bilgi kirliliğiyle mücadele babında diye söylüyorlar. Fakat biz hani neden öyle söyledim. Seçim sürecine giderken neler yaşanabildiğini biliyoruz artık Türkiye’de ve bunun nasıl sonuçlandığını da biliyoruz. Bununla mücadele için ne yapacaksınız Sayın Kılıçdaroğlu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle İsmail Bey, parlamentoda, elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Yani çıkmaması konusunda elimizden gelen çabayı göstereceğiz. İsmail Bey, ben özellikle bizi izleyen bütün vatandaşlarıma seslenmek isterim. Allah aşkına bir insan düşüncesi dolayısıyla suçlanır mı? Yüce Yaradan bile diyor ki, aklınızı kullanmıyor musunuz? Düşünmek aklı kullanmak demektir. Aklımızı kullandık diye insanlar hapse atılır mı? İnsan tutuklanır mı? Düşünce özgürlüğünün olması lazım. Şimdi dediğiniz yasayı dezenformasyon yasası yani sosyal medyada, medyada; kendilerine göre düzenleme yapıyorlar. Havuz medyası size yetmedi mi kardeşim? Havuz televizyonları size yetmedi mi kardeşim? Paralı silahşorlarınız size yetmedi mi kardeşim?Televizyonlar AK Partili milletvekillerini çıkaramıyorlar, gazeteci kimliği ile AK Partilileri çıkarıyorlar. Sözde tarafsız. Onların hiçbirisi tarafsız değil. Biz bunları biliyoruz. Vatandaş da bunları biliyor. Ama bunlarla tatmin olmuyorlar. İstiyorlar ki hiç kimse konuşmasın. Öyle bir ortam yaratalım ki, Kılıçdaroğlu da televizyonlara çıkmasın. Bağımsız gazeteler, objektif yayın yapmasın. Birisi bir düşünceyi açıkladığı zaman hemen kendi savcılarına telefon edip bunun hakkında soruşturma açın, tutuklayın, içeri atın, hapse atın. Bu modeli getirmek istiyorlar. Bu yanlış bir modeldir, ahlaki bir model değildir, insani bir model değildir. İnancımıza da ters düşen bir modeldir. Bakın bunu da bütün inançlı kardeşlerime söylüyorum. Kardeşim sen inancını rahatlıkla ibadetini yerine getiriyorsan düşünceni de rahatlıkla ifade edebilmelisin, aklını kullanabilmelisin. Düşünceye sınır getiriyorlar, düşünmeyeceksin diyorlar. Ben düşünüyorum, senin düşünmeye hakkın yok diyorlar. Ben söylüyorum senin söylemeye hakkın yok diyorlar. Ben karar veriyorum, senin karar vermeye hakkın yok diyorlar. Böyle bir model kurmak istiyorlar. Biz buna karşı mücadele edeceğiz, elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Sivil toplum kuruluşları, özellikle medyada pek çok sayıda sivil toplum kuruluşu var onlarda bu gidişten son derece rahatsızlar ve bunun doğru olmadığını da ifade ediyorlar. Bakın İsmail Bey, Basın İlan Kurumu aracılığıyla gazetelere ilan verilmiyor. Basın İlan Kurumu aracılığıyla havuz medyasına, yasa dışı, sahte tirajlarla milyonlar aktarılıyor. RTÜK aracılığıyla bağımsız televizyonlara dünyanın cezası veriliyor. Bu onları hala tatmin etmiyor. Acaba nasıl seslerini keseriz diye düşünüyorlar. Bunlarda emin olun akıl da yok. Aklı olan bir insan bunu yapmaz. Aklı olan bir insan yanlış bir şeyse çıkar bu yanlıştır der ve söyler. Şimdi öyle bir tabloyla karşı karşıyayız ki, her şeyi yasaklayalım, kimse gerçekleri görmesin, doğruları kimse fark etmesin, herkes bilsin ki bir kişi söylüyor her şey doğru.

İsmail Küçükkaya- Diyelim bunu yaptılar, diyelim sayısı 3 – 4 tane kalan bağımsız gazeteyi kapatsınlar diyelim. Diyelim işte sürekli cezalar kesiyorlar ya Halk TV, KRT, Tele 1 gibi 3 – 4 tane cezalar yağdırdıkları, hiç ilan verdirmiyorlar efendim. Bıraktık devleti özel sektöre bile verdirmiyorlar. Peki bütün bunları da yapsalar mesela gerçekler değişir mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Değişmez. Gidişlerini hızlandırırlar. Anadolu’da güzel bir laf vardır. Zulüm edenin biran önce gitmesi için derler ki, zulmün artsın. Zulmün artsın ki kısa sürede git diye. Zulüm yapıyorlar bu millete, gerçekten zulüm yapıyorlar. Bir elleri yağda, bir elleri balda fakir fukaranın halini unuttular bunlar. Bunlar kendilerini eleştirenlere asla tahammül edemiyorlar. İsmail Bey, bir siyasetçinin asıl ihtiyaç duyduğu şey sağlıklı ve tutarlı eleştiridir. Bir siyasetçi kedisi için eleştirinin kendisi için ne kadar değerli olduğunu fark etmelidir. Bu bilinçte olmalıdır. çünkü medya dediğimiz organ, siyasetçinin görmediğini görür. Haberi daha hızlı elde eder. Dolayısıyla bir yanlış varsa dikkat çekilir o yanlışı telafi etmek, gidermekte siyaset kurumunun yani devleti yönetenlerin görevidir. Devleti yöneten, kendi haksızlığını ya da yapılan bir yanlışın üstünü örter bunu kimse görmesin derse, devlet devlet olmaktan çıkar. Devlette çürüme başlar o zaman. Çürüttüler devleti, çürümeyi kimse görmesin istiyorlar. Bütün dünya görüyor aslında.

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim biraz önce söyledim ya artık deneyimli bir kişisiniz siyasette. Uzun yıllarda böyle izliyoruz. Kaybettiğiniz seçimler oldu, kazandığınız seçimler oldu. Çok değişik bir lider profiliyle de şimdi karşı karşıyayız. Söylediklerinizin de şimdi bir şey söylüyorsunuz karşılık bulmaya başladı. Şimdi mesela bir şey öneriyorsunuz yapılıyor. İşte 3 – 4 yıl önceki bir seçimde olmuştu önce ikramiyeler. Dini bayramlarımızda ikramiyelerimiz filan. Borsa konusu önemli efendim. Borsa konusunda bir açıklama yaptınız şimdi operasyon başlatıldı.

Kemal Kılıçdaroğlu- Yapılan operasyon, yeterli bir operasyon değil. Borsada hala vurguncular var. Namuslu insanlar… Bakın birisi geldi bana İsmail Bey anlatıyım size. Bir kurumda çalışıyor, emekli oluyor, kendisine ait bir şirket kuruyor. Şirketin değeri birkaç milyon dolarlık bir değere ulaşıyor. Bütün kurumların denetiminden geçiyor gayet saygın bir şey. Bir gün kapısını birisi çalıyor, bana 1 milyon dolar para vereceksin diyor. Niye vereyim diyor, hangi gerekçeyle veriyim diyor. Benim bütün işlemlerim açık, kamuoyuna açık, denetimse her türlü denetim yapılıyor. Ben kimseye vermem diyor bu benim alın terimdir diyor. Bu kişiyi listeye alıyorlar ve ilan ediyorlar biliyor musunuz? Yurtdışı bağlantılarından kuşku yaratmak için. Sonra bu kişiyi polisler bir sabah gelip alıp bir savcıya götürüyorlar. Savcı bu kişiye hiç ilgisiz bir sürü soru soruyor. Zile basıyor dışarıdan polis geliyor, eline kelepçe takıp hakimin huzuruna götürüyorlar. Ağlayarak bana şunu anlattı. Hayatımda bir sefer adliyeye gittim temiz kağıdı almak için. Ben suç mu işledim? Devletin bütün kurumları var, benim şirketim her türlü denetime açık, zaten denetliyorsunuz. Bir santim bir yerde hata yok. Ve ben elime kelepçe takılarak hakimin huzuruna götürüldüm. Hakim dosyaya bakmış oğlum senin burada ne işin var demiş. Valla bende bilmiyorum demiş. O 1 milyon dolar para isteyen sermaye piyasası ya da bu alanlarla ilgili sosyal medya mecra olan birisine telefon ediyor bunun tutuklandığını yaz diyor. Hakim tutuklamadı diyor. Şimdi içerden ve dışarıdan işbirliği var. Bir daha ifade edeyim. Yani devletin içindekilerle soyguncular arasında işbirliği yapılıyor. Dışarıdaki parayı topluyor, içerdeki ona hizmet ediyor, sonra bunlar bölüşülüyor. Şimdi bunu yapmak için önce bu soyguna aracı olan, soyguncunun hizmetinde olan o bürokratları yakalayıp bir sefer yargının önüne çıkaracağız. Çıkaramazlar. Çünkü onların uzantıları yukarıdadır. Allah aşkına bu neydi AK Parti milletvekili vardı 2,5 milyon dolarlık işte boşanma davaları, borsalar, oyunlar…

İsmail Küçükkaya- Erzurum milletvekili.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ne oldu? Kazaen böyle bir şey. Yani başka bir partide olsa, kıyamet kopardı değil mi? Günün 24 saati konuşulurdu, televizyonlarda programlar yapılırdı, havuz medyası bilmem neler yapardı. Ya arkadaş bu kadar açık, bu kadar net. Birde adam yurtdışına kaçarken alındı getirildi. Bu adamın günahı var mı, bu kadının günahı var mı? Kul hakkı yemek günah mı? Kul hakkı yemek günahsa kardeşim peki bu rezalet nedir? Hani siz dindar geçiniyordunuz? Hani ahlaklı geçiniyordunuz, hani kul hakkı yemiyordunuz? Bunların yatacak yeri yok. Bunların demokratik yollarla, bu milletin iradesiyle gönderilmesi lazım. Soyguna yeter dememiz lazım, artık bizim. Bu borsa manipülatörleri de unutmasınlar: Hem yeni kurumlar oluşturacağız. Hem bu soygunculara hizmet eden, bürokratik ayağı da temizleyeceğiz. Devletin memuru devletin hizmetinde olur, vatandaşın hizmetinde olur. Soyguncuların hizmetinde olmaz. Tabi bakıyor, yukarıdaki soyguncuların hizmetinde, baronların hizmetinde, oligarkların hizmetinde. O zaman biz de onların hizmetinde olalım, o da nasipleniyor, biz de nasiplenelim. Balık baştan kokar. İsmail Bey, balık baştan kokar. Bunu ben söylemiyorum. Bunu bu millet söylüyor. Balık baştan kokar.

İsmail Küçükkaya- Şimdi ben size baktığım zaman efendim hep şunu düşünürüm, herkese öyle bakarım ama siz ana muhalefet liderisiniz. Tarihe nasıl geçecek acaba, tarih Kılıçdaroğlu’nu nasıl yazacak diye. Ben Erdoğan’a da öyle bakarım, kendime de. Tarih nasıl yazacak diye. Şimdi son dönemde mesela geçen hafta Furkan Yazıcıoğlu’yla konuştunuz rahmetli Yazıcıoğlu’nun oğluyla. Ondan önce Dicle Anter’le görüştünüz. Daha evvel 28 Şubat’ın farklı mağdurlarıyla da görüştünüz. Bazen işte halen cezaevinde çok yaşlı komutanlar var onların da aileleriyle ya da işte başörtüsü sorunu yaşayanlarla da görüştünüz. Bir helalleşme diyorsunuz. Bunu biraz anlatır mısınız efendim? Yani nasıl gidiyor ve orada ne yapmaya çalışıyorsunuz siz?

Kemal Kılıçdaroğlu- İsmail Bey, geçmişte politikacılar oy almak için toplumu ayrıştırdılar, toplumu böldüler. Toplumun kucaklaşması gerekirken toplumda taraflar birbirlerini düşman gibi görmeye başladılar. Şimdi buradan Türkiye’nin çıkması lazım. Bu en çok siyasetçilerin işine yarıyor. Yani bir taraftan devleti soyarken bir taraftan da kendilerine yandaş yaratıyorlar bu anlayışla. Buradan çıkmamız lazım. Herkesin inancı benim başımın üstüne, herkesin kimliği benim başımın üstüne. Allah aşkına siz anne babanızı seçme hakkına sahip misiniz? Değilseniz bu kimlik niye siyaset konusu oluyor? Herkesin inancı herkes belli bir inanç değerleri içinde doğar. Bir değerler içinde doğar. Bizim görevimiz bu değerlere saygı duymaktır. Dolayısıyla inançta siyaset konusu olmaz. Hatta şunu söylüyorum, kimin inançlı, kimin inançsız olduğunu sadece yüce yaradan bilir. Nereden bileceğiz biz? Peygambere verilmeyen yetkiyi birileri üstleniyor. Sen inançlısın, sen inançsızsın. Nereden biliyorsun sen kardeşim, kim sana bu yetkiyi verdi? Yaşam tarzı üzerinden de hatalar oldu, yanlışlar oldu. Başörtülü kızlar üniversitelere alınmadı. Bu konuda da dediğim gibi pek çok sorun var, pek çok sıkıntılar var.

Ben şöyle bir şey ifade edeyim. Ben bir tweet atacağım, bir açıklama yapacağım o açıklamayı bütün vatandaşlarımın dinlemesini isterim.

İsmail Küçükkaya- Nedir efendim o neyle ilgili?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi ifade etmeyeyim. Toplumun barışması için, bir de ben bazen bu ziyaretleri yaparken, bu samimi değil bunu oy için yapıyor, diye beni suçluyorlar. Ama Allah da bilir ki ben samimiyim. Asla ve asla oy için yapmam. İster bana oy verir, ister vermez o onun kendi vicdani kanaatidir. Kendisi oturur, bakar, düşünür kime isterse oy verir. Ama ben bütün bunların dışında bu akşam televizyonlara ciddi bir açıklama yapacağım.

İsmail Küçükkaya- Bir video yayınlayacaksınız bu akşam?

Kemal Kılıçdaroğlu- Toplumu kucaklaştıracağım yani. Bu konuda ne kadar samimi olduğumu da Erdoğan da görecek. Bizim partililerimize bu konuda alanda gördükleri gerçekleri bir şekliyle onlarda görecekler. Dolayısıyla yeni bir başlangıcı, yeni bir kucaklaşmayı hep birlikte bir şekliyle geniş kitlelere duyurmuş olacağız. Turnusol olacak yani. Samimiyet turnusolu olacak.

İsmail Küçükkaya- Sayın Kılıçdaroğlu, sizinle çay içiyorduk orada bir video yayınlayacağım diyordunuz, bir heyecan vardı sizde. Bunundan mı bahsediyorsunuz bu akşam yayınlayacağınız video?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bu akşam evet.

İsmail Küçükkaya- Birazcık bir ipucu verseniz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Vermeyim şuanda. Vatandaşlarıma söylüyorum, yani bu akşam lütfederlerse dinlesinler.

İsmail Küçükkaya- Şimdi biraz önce söyledim ya efendim bazen başörtülü arkadaşlarımızla ilgili, bazen farklı kesimlerle ilgili de. Bu arada Ahmet Yavuz’da bir soru yöneltiyor size emekli paşalarımızdan. 28 Şubat yargılamalarına ne diyor Sayın Kılıçdaroğlu diye? Şimdi efendim şuanda cezaevinde 80, 82, birisi 90 yaşında emekli komutanlar var. Kimisinin ciddi sağlık sorunları da var. Anayasa Mahkemesinin önünde bekleyen bunların davaları, başvuruları da var. Galiba bunu söylüyor emekli general Ahmet Yavuz.

Kemal Kılıçdaroğlu- İsmail Bey, devlet kinle, öfkeyle, intikam duygusuyla yönetilmez. Devlet adaletle yönetilir. 80 yaşında, 90 yaşındaki insanı niye hapse atarsın? İntikam almak için. Olmaz efendim. Devleti intikamla yönetirseniz, öç alma duygusuyla yönetirseniz, önyargılarınızla yönetirseniz, kendi duygularınızı tatmin etmek için yönetirseniz o devlet yönetilmez. Devlette çürüme başlar ve adalet duygusu zarar alır. En büyük zararı gören adalet duygusudur, adalet kavramıdır. Anayasa Mahkemesinin de biran önce bakması lazım bu işe. Orada 80 yaşındaki, 90 yaşındaki insanı getiriyor ve bu insanlar onurlu insanlar. Efendim siz af talebinde bulunun sizi affedeceğiz diye bunların önüne dilekçe koyuyorlar. Ama diyorlar ki, niye affedecekler bizi suç işlemedik ki niye affedecekler bizi? Dolayısıyla adaleti intikam almak olarak görürseniz bu doğru değildir.

İsmail Küçükkaya- Biraz önce başladığım sözü şöyle bitirmek istiyorum efendim. Şimdi mesela Allah uzun versin hepimize ama siz günü geldiğinde işte diyelim bundan 15 sene sonra işte görevler yaptınız, ettiniz, çalıştınız, çabaladınız tarih sizi nasıl yazsın istiyorsunuz efendim? Kemal Kılıçdaroğlu’nu tarih nasıl yazsın? Yani nedir sizin amacınız orada?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tarihin nasıl yazacağını bilmem ama ben kendi düşüncelerimi ifade edeyim. Hiç kimseye karşı özel bir kinim olmaz. Beni eleştirene karşıda saygı duyarım eleştirebilir beni. Eğer bu toplumu kucaklaştırabiliyorsak, bizimle aynı görüşte olmayan insanlarla aynı sofraya oturabiliyorsak, beraber sohbet edebiliyorsak, farklı kimliklerde, inançlarda, yaşam tarzlarında olan insanlar bir araya gelip eğlenebiliyorlarsa, düğünlerimizi ortak yapabiliyorsak, evlatlarımız askere giderken hep beraber evlatlarımızı davulla zurnayla efendim askere gönderebiliyorsak, şehidimiz geldiği zaman hep beraber ağlayabiliyorsak, milli maçları kazandığımız zaman hep beraber 85 milyon hep birlikte sevinebiliyorsak, bu güzelliği yaratabiliyorsak ne mutlu. Zaten siyasetin konusunun da bu olması lazım. Buradan siyaseti çıkarmamız lazım. 6 liderin temel hedefi de bu zaten. Yani bakıldığı zaman geçmişte birbirimize karşı çok farklı eleştiriler de yapmış olabiliriz. Bu da insani bir şeydir. Yani eleştiri, hiç kimse beni eleştirmesin, sürekli başka bir gözlükle baksınlar diye bir düşüncem yok. Hepimiz insanız, benimde hatalarım olabilir, başkalarının da hataları olabilir. İsmail Bey, hata insana özgü bir kavramdır. Çünkü insan aklıyla hareket etmesi gereken bir varlıktır. Siz diğer bizim dışımızdaki canlılar hata yaptı diyemezsiniz. Onlar içgüdüleriyle hareket ederler. Biz aklımızla, mantığımızla hareket etmek zorundayız. Dolayısıyla hata yapabiliriz. Önemli olan hatayı tekrar etmemektir, hatadan ders çıkarmaktır. Yani tarih nasıl yazar onu ben bilmem ama benim şahsi düşüncem bu. Siyasete bakışım da bu. Siyasetteki görevimde bu aslında bunu yapmaktır. Elbette ki her birimizin yolları farklı olabilir. Ben ormana şu yoldan giderken öbürü bir başka yoldan gidebilir. Ben denize şu yoldan giderken öbürü başka bir yoldan gider. Ama amaç ne? Amaç denize ulaşmak, doğaya ulaşmak, ormana ulaşmak, insana ulaşmak, güzelliklere ulaşmak. Yani bütün bunlara baktığınız zaman farklı yollar, farklı yöntemler olabilir ama hedef aynı olmalıdır. İşte Türkiye müreffeh bir ülke olsun, Türkiye güçlü bir ülke olsun bunu istiyoruz. Yani en büyük arzumuz bu. Kişi başına gelir bizim giderek geriye düşüyor. Enflasyon giderek artıyor, büyük bir mutsuzluk var, büyük bir beklenti var siyaset kurumundan. Bunu bir şekliyle çözmemiz lazım. Yeniden Türkiye’yi kucaklaştırmamız lazım. Ben ona helalleşme dedim. Evet yeniden oturup helalleşmek lazım. Bunu yaptığımız zaman emin olun Türkiye’nin pek çok sorunu çözülebilir. Bütün mesele siyaset kurumunun ahlaki zeminde politika üretmesidir, siyaset üretmesidir.

İsmail Küçükkaya- Şöyle baktığınızda efendim mesela böyle 31 Haziran 2023 mesela hemen 10 ay sonrasına baktığınızda, 2 yıl sonrasına baktığınızda içiniz ne diyor? Böyle umutlu musunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- 2023'den sonra iki yıla baktığımda kendi içinde mutlu bir toplum en büyük hedefimiz o kendi içinde. Evet sorunlarını olan ama sorunları akılcı politikalarla çözen ve her bir sorunu nasıl çözeceğini toplumun önüne koyan, yanlış yapmayan, yolsuzluklara izin vermeyen, insanların daha iyi koşullarda kentlerde yaşamasını sağlayan güzel bir toplum. Çocuklarının ellerinde beslenme çantalarıyla okula gitme zorunluluğu olmayan ama her çocuğun okulunda güzel beslendiği, güzel spor yaptığı, güzel müzik yaptığı, güzel eğlendiği, çocukların huzur içinde eve geldiği, evde huzurun ve mutluluğun olduğu, herkesin iş güç sahibi olduğu bir Türkiye. En büyük arzumuz bu. Elin oğlu yapıyor da biz niye yapmayalım.

İsmail Küçükkaya- Yapabilir miyiz bunu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Kesinlikle yapacağız. Yani İsmail Bey, bizim saraylarda oturmak gibi bir niyetimiz yok.

İsmail Küçükkaya- Ama kazanırsanız nerede oturacaksınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Niye Çankaya yok mu?

İsmail Küçükkaya- Çankaya köşkü mü?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Çankaya yok mu? Saraylarda oturma…

İsmail Küçükkaya- Külliye ne olacak?

Kemal Kılıçdaroğlu- O halledilir. Saraylarda oturma gibi bir niyetimiz yok. İsraf haramdır diyoruz. İsraf haramsa israftan kaçınacaksınız. İsmail Bey ben kağıt kullanırken bir tarafı boş, diğer tarafında boş olması, doluysa onu atmam asla. İki tarafını da kullanır ondan sonra kağıdı yırtar atarım. Dolayısıyla biz böyle öğrendik. Devlette de böyle öğrendim, benim üstatlarım da böyle öğrettiler israf yapmayacaksınız diye. Biz bu kadar dikkatli davranıyorduk. Maliye bakanlığının özü odur zaten. Bize hep böyle öğrettiler. Şimdi öyle bir savurganlık var ki akıl alacak gibi değil. Allah aşkına 16 uçak bir kişi için ne yapacaksınız ya?

İsmail Küçükkaya- Mesela seçilirseniz efendim ne yaparsınız o uçakları filan?

Kemal Kılıçdaroğlu- Satarım, gelirini devlete hazineye.

İsmail Küçükkaya- Belki Cumhurbaşkanının bir tane, iki tane.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bir tane olur yeter İsmail Bey ne yapacaksınız bir tane yeter. Şunu bana anlattılar, Londra'ya dört bakan gidiyor, dört ayrı uçakla gidiyorlar.

İsmail Küçükkaya- Efendim Allah aşkınıza bakın, bir bakan Brezilya mıydı neydi ta okyanus ötesine bir tane kocaman uçakla tek başına atladı gitti. Çok yüreğim sızladı.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ve orada da tarım politikasını Brezilya’yı övüyor ne kadar güzel yapıyorlar. Bu cennet gibi ülkede sen çiftçiyi mahvettiler.

İsmail Küçükkaya- Şimdi efendim bugünkü yayın için hazırlanırken sizin programınıza da bir baktım benden sonra sizin büyükşehir belediye başkanları geliyor değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet onlarla görüşeceğiz.

İsmail Küçükkaya- Nedir onun gündemi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Görüşmek istediler görüşmek istiyoruz diye olur dedik tabi gelip görüşebilirsiniz diye. Görüşeceğiz yani.

İsmail Küçükkaya- Nasıl gidiyor başkanlar genel itibariyle bütün belediyeleriniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bütün belediyelerimiz son derecede başarılı. Gerçekten yaptıkları her yatırımın hesabını millete veren, eğer bir yerde açılış yapıyorsa açılışın maliyetini hemen gösteren, çalışkan belediye başkanlarımız. Halkla çok sıcak, samimi bağlantı kuran, özellikle sosyal yardımlar konusunda son derece duyarlı olan ve bu duyarlılığı sergileyen, kişinin yoksulluğunu afişe etmeyen, bu politikayı güden. Güzel. Ben zaten belediye başkanlarımıza seçimden önce 7 maddelik bir uygulama listesi vermiştim ona kesinlikle uyun diye. Özellikle yoksul mahallelerden başlayarak bol miktarda kreş yapın, o anneler güven içinde çocuklarını getirip kreşe bıraksınlar diye. Bu uygulamalarda devam ediyor. Dolayısıyla belediye başkanlarımız bütün engellere rağmen, bakın o kadar büyük engeller çıkarıyorlar ki, şimdi bakın akıl alacak şey değil. Yani devletin nasıl yönetildiği…

İsmail Küçükkaya- Tunç Soyer’de şimdi yaşadığı bir tane soruşturma başlattılar.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır hayır o ayrı yani o tamam bir soruşturma. İstanbul’da metro açıyorlar, parayı büyükşehir belediye başkanı ödüyor, büyükşehir ödüyor yani. Ama büyükşehir belediye başkanını çağırmıyorsunuz. Böyle bir devlet olabilir mi Allah aşkına? Böyle bir devlet yönetimi olabilir mi? Parayı ben veriyorum, beni davet etmiyorsunuz orada açılış yapıyorsunuz. Üstelik metroda İstanbul Büyükşehir Belediyesinin logosu var onu kapatıyorsunuz, önünde de fotoğraf çekiyorsunuz. Akıl dışı bir uygulama.

İsmail Küçükkaya- Yok saymak istiyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim istedikleri kadar yok saysınlar zaten orada var. 16 milyon insana hizmet veriyor. Siz onu yok sayıyorsunuz. Bir kişi değil aslında İstanbul’u yok sayıyorsunuz, İstanbulluyu yok sayıyorsunuz, İstanbul’a ihanet ediyorsunuz. Efendim çöptü falan filan diye eski şeyleri tekrarlıyor. Söyleyeceği bir şey yok. Sen önce düşünmelisin senin açtığın, kurdelesini kestiğin o metronun parasını o senin kızdığın büyükşehir belediye başkanı verdi. Sen onu davet etmiyorsun. Bu ne demektir? Kin, öfke, intikam ben İstanbul’u nasıl kaybederim. Kaybedersin kardeşim. İstanbul'u rant alanına çevirdin, İstanbul’da herkes köşeyi döndü. İstanbul'u perişan ettin ya. Çıktın bir de söyledin 'Biz İstanbul'a ihanet ettik'. Evet sen İstanbul’a ihanet ettin. Hançerledin İstanbul’u. Yeşil alan bile bırakmadılar İstanbul'da.

İsmail Küçükkaya- Şimdi sonraki programınıza baktım bu belediye başkanları gelecek hepsi size, sonra bir sanatçı ismi gördüm orada Akın Ekici benim de takdir ettiğim bir sanatçı. Aradım sordum Hakan Körpi’yle geliyorlarmış size. Sizin bir talimatınız varmış efendim bütün Türkiye’yi bayraklarla donatacağız bundan sonra diye. Size güzel bir eser yapmışlar geliyorlar. Bundan bahsetmek ister misiniz? Birde akşam Tezcan Karakuş Candan efendim bakın o da memuriyetten atıldı. Bu Ankara’mızın uğradığı sorunları giderebilmek için mücadele eden bir kadındı memuriyetten atıldı.

Kemal Kılıçdaroğlu- Yargıya başvuracak, onun desteklenmesi lazım. Şimdi kendisi aynı zamanda bir meslek kuruluşunda başkanlığını yapıyor. Tahammül edemiyorlar dediğim gibi yani. Acaba itiraz edenleri nasıl susturabiliriz, nasıl kamu görevinden bunları alabiliriz diye. Dediğim gibi bu İçişleri Bakanlığının numaralarından birisi maalesef.

İsmail Küçükkaya- Bu akşam Tezcan Karakuş Candan dayanışma ödülleri var efendim onu da söyleyelim belki değerlendirirsiniz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.

İsmail Küçükkaya- Şimdi ODTÜ’den Atakan Özdemir. Ben bugün bir yazı yazdım efendim halktv.com.tr de çıktı. Dedim ki, son zamanlarda bu söylem değişti kazanacak aday diye. Dedim ki, bunu çok yanlış buluyorum yani siyaseten. Bu altı partinin uyguladığı stratejiye de aykırı buluyorum. Kazanan ittifak, kazandıracak ittifak diye bir tabir. Şimdi ODTÜ’den Atakan Bey diyor ki, bunu çok önemsiyorum diyor. Size nasıl geldi bu tabir? Kazandıracak aday yerine kazandıracak ittifak?

Kemal Kılıçdaroğlu- Valla kazanacağız İsmail Bey. Yani hiç kimsenin en ufak bir endişesi olmasın. Bir aday belirleyeceğiz, adayı hep beraber destekleyeceğiz ve o aday bizim millet ittifakının ya da altılı masanın 13. Cumhurbaşkanı olacak bu kadar açık, bu kadar net.

İsmail Küçükkaya- Şimdi ben tabi iktidarın, iktidar trollerinin oyununa gelmeyim program nasıl olsa bitmek üzere artık. Ben Türkiye’nin sorunlarını konuşmaya gayret ettim ama şimdi bu da çok sorulanda bir soru olduğu için. Mesela troller ve hatta bazen kendisini muhalif sayan isimlerde böyle bu oyunlara geliyorlar filan. Ortak adayın kriterleri nedir efendim? Şimdi geldiğimiz noktada bu kadar zaman geçti bana bir kısacık bir hatırlatır mısınız? Kim olacak kriterler?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle, bir düzgün bir adam olacak. Devleti bilecek, devletin ne olduğunu bilecek. Ahlaklı olacak, verdiği sözü yerine getirecek. Liderlerin belirlediği kriterlere uyacak. Altılı masayı lider olduktan sonra da yine yönetmeye devam edecek. Devlet aklı olacak. Devletin adaletle yönetileceğini bilecek. Devletin saydam olması için elinden gelen her türlü çabayı gösterecek. Buna benzer. Bizim zaten yanlış hatırlamıyorsam üçüncü veya dördüncü kamuoyuna yaptığımız açıklamada altı liderin açıklamasında buna benzer bir paragrafımız var. Yani Cumhurbaşkanı adayının niteliklerini saydık orada paragraf olarak. O paragrafta bu ayrıntılar var. Şuanda bilseydim ben onu getirirdim. Orada okur ve altı liderin o konudaki iradesini ifade ederdim. Ama buna benzer az önce açıkladığım ifadelere benzer ifadeler var.

İsmail Küçükkaya- Mesela ben şunu önemsiyorum ya efendim. Şimdi bizi yönetecek bir Cumhurbaşkanı oy veriyim vermeyim ama ben Cumhurbaşkanına saygı duyarım. Ama ben mesela şimdi zorlandığım konu şu efendim. Mesela sizin bu rozetiniz var ya bu bizim bayrağımız ben bunu gördün mü ben gururlanırım. Fakat orada altı ok olursa ben olmuyor ya da işte ampul olursa o da olmuyor. Çünkü Cumhurbaşkanı. Şimdi mesela Cumhurbaşkanı seçilecek kişinin burasında ne rozeti olacak?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bayrak.

İsmail Küçükkaya- Türk bayrağı değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Türk bayrağı evet.

İsmail Küçükkaya- Parti rozeti olmayacak?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet. Efendim siz eğer partili cumhurbaşkanı olursanız vali devletin valisi olmaz, emniyet müdürü devletin emniyet müdürü olmaz. Nüfus memuru devletin nüfus memuru olmaz. Parlamento iradesiz olur.  Yukarıdan alınan talimata göre görev yapar. Yani gazi meclis gazi meclis olmaktan çıkar. Devlet bir kişiye teslim edilmiş olur, bir kişiye teslim edilen devletin akıbeti de felaket olur. Bugün geldiğimiz nokta budur. 2018 sonrası gelişmelere Türkiye’de herkes şöyle veya böyle tanıktır. Dolayısıyla siz devleti yönetecekseniz bilgiyle, birikimle, akılla, ferasetle, liyakatle, adaletle yönetmek zorundasınız. Adaletin olmadığı bir yerde devlet olmaz zaten. Devletin dini adalettir. O zaman siz eğer devleti adaletle yönetmiyorsanız, kendi çıkarlarınızı önceleyerek bir devleti yönetiyorsanız, yandaşlarınızı koruyorsanız, devletin kaynaklarını çarçur ediyorsanız, kul hakkı yenmesine izin veriyorsanız siz devleti yönetemezsiniz o farklı bir şeydir.

İsmail Küçükkaya- Sayın Kılıçdaroğlu çok teşekkür ediyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bende teşekkür ederim.

İsmail Küçükkaya- Çok teşekkür ediyorum sağ olun. Lütfen eşinize de selam ve saygılarımızı iletin.

Kemal Kılıçdaroğlu- Sağ olun, teşekkür ederim, çok sağ olun.

İsmail Küçükkaya- Efendim bizimle birlikte olduğunuz için teşekkür ediyoruz. Son söz şu, Türkiye kazansın.